YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4616
KARAR NO : 2020/6076
KARAR TARİHİ : 12.10.2020
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki geçit hakkı tesisi davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 25.09.2019 gün ve 2018/5251 Esas- 2019/5848 Karar sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 165 ada 12 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu ve yolunun bulunmadığını belirterek davalı hazineye ait 165 ada 11 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit hakkı tesisini talep etmiştir.
Davalı vekili, geçit istenen taşınmazın mera vasfında olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile “davacının maliki olduğu … ili, … İlçesi, … Köyü, … mevkii, 165 ada 12 parsel sayılı taşınmaz lehine aynı yerde bulunan 165 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastro teknisyeni ile harita mühendisi bilirkişilerin 21/05/2018 havale tarihli müşterek raporları ile eki krokisinde 2.tercih olarak belirtilen 48,30 m uzunluğunda ve toplam 133,67 m² büyüklüğündeki kısımda geçit hakkı tesisine ve tapuya tesciline” dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hükmün, Dairemizin 25.09.2019 tarih; 2018/5251 Esas ve 2019/5848 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, onama ilamına karşı davalı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Somut olaya gelince; bozma sonrası yapılan yargılama esnasında alınan bilirkişi raporunda en uygun alternatif olarak belirlenen 2 nolu alternatif tercih edilerek mahkemece 11 parsel sayılı taşınmaz üzerinden davacı taşınmazı lehine hüküm tesis edilmişse de söz konusu alternatifin 11 parsel sayılı taşınmazı ortadan bölerek ekonomik bütünlüğüne zarar vereceği ortadadır.
Tüm bu nedenlerle; mahkemece, gerekli ise yeniden keşif yapılarak gerekli değilse kök raporu hazırlayan bilirkişilerden ek rapor tanzimiyle geçit hakkı tesis edilebilecek başka alternatiflerin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi, inceleme ve araştırma sonucu söz konusu alternatiften başka herhangi bir alternatifin olmadığı sonucuna ulaşılmasıyla da davanın reddine karar verilmesi gerekirken eldeki verilere göre davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 25.09.2019 tarih; 2018/5251 Esas ve 2019/5848 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıdaki gerekçeyle BOZULMASINA, 12.10.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.