Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2019/4435 E. 2019/8776 K. 17.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/4435
KARAR NO : 2019/8776
KARAR TARİHİ : 17.12.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 24.07.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydındaki haciz şerhlerinin terkini talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 17.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili ve davalı … Başkanlığı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu kaydındaki haciz şerhinin terkini istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkilleri ile dava dışı yüklenici … arasında dava konusu 43 parsel sayılı taşınmaza yönelik 02.10.1997 ve 06.02.1998 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmeleri düzenlendiğini, sözleşmelere konu inşaatın tamamlanmaması nedeniyle müvekkilleri tarafından yüklenici aleyhine kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshi ile tapu iptali ve tescil davası açıldığını, 08.05.2012 tarihinde kesinleşen kararla kat karşılığı inşaat sözleşmesinin geriye etkili feshine ve dava konusu 43 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı bağımsız bölümlerin müvekkilleri adına tesciline karar verildiğini, tapu müdürlüğünce taşınmazların haciz şerhleri ile birlikte müvekkilleri adına tescil edildiğini belirterek, tescil sırasında aktarılan tüm haciz şerhlerinin özellikle 3, 8, 9 ve 10 numaralı bağımsız bölümlerdeki haciz şerhlerinin terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalı vekili, davanın açılmasına sebebiyet vermediklerini; bir kısım davalı vekili ise dava konusu taşınmazlarda lehlerine konulan haciz şerhlerinin terkin edildiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu 309 ada 43 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydına konulan haciz şerhlerinin terkinine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı Hazine vekili ve davalı … Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı Hazine vekili ve davalı … Başkanlığı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- Davalı Hazine vekili ve davalı … Başkanlığı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince:
Haciz, kesinleşmiş icra takibinin konusu olan bir alacağın ödenmesini teminen borçluya ait ve haczi kabil bulunan mallara bir bakıma takibi yapan icra müdürlüğünün el koyması işlemidir.
İcra ve İflas Kanununun 91. maddesi hükmü gereğince, gayrimenkulün haczi ile takip konusu borç ve eşya arasında ilişki kurulur ve tasarruf yetkisi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi anlamında kısıtlanmış olur. Bu tür kişisel haklar tapu kütüğüne şerh verilmekle hak sahibine eşya üzerinde dolaylı da olsa hâkimiyet kurma hakkı sağlamaz ise de tasarruf yetkisinin dar anlamda kısıtlanması sonucunu doğurduğundan taşınmaz üzerinde sonradan bu hakla bağdaşmayan hak kazanan kişilere karşı da ileri sürülebilir hale gelir.
Haciz şerhinin usulsüz konulduğunun saptanması veya lehtarın talebi üzerine kaldırılması mümkün olduğu gibi Türk Medeni Kanununun 1010. maddesi uyarınca borcun ödenmesi, icra takibinin düşmesi ya da herhangi bir sebeple sona ermesi halinde de taşınmaz kaydının terkini mümkündür.
Eldeki dava konusu haciz şerhlerinin usulsüz konulup konulmadığının tespiti bakımından üzerinde durulması gereken sorun davalı haciz lehtarlarının iyiniyetli olup olmadıklarının saptanmasıdır. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat “hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir.”
Belirtilen ilke, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde aynen, “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı nitelikteki 1024. maddede, “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır.
Öte yandan, 08.11.1991 tarihli ve 4/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; tapuda kayıtlı bir taşınmazı kazanan kimseye karşı, Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinde öngörülen iyiniyet kurallarına aykırılık nedeniyle açılan tapu iptali davalarında, dava açma iradesinin kazanımın kötü niyete dayalı olduğu iddiasını da taşıdığı, kaldı ki öyle olmasa bile buradaki kötü niyet iddiasının hukuki niteliği itibariyle itiraz niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle de yargılama sona erinceye kadar iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olmadan ileri sürülebileceği kabul edildiğinden bu durumun hakim tarafından resen nazara alınması ve kazanmanın kötü niyetle vuku bulup bulunmadığının tartışılması, davacıya bu konudaki delilleri sorulması ve toplanması gerekir. Türk Medeni Kanununun 1023. maddesine dayanan kazanmayı resen dikkate alacak olan hâkim, dosyadan anlaşılıyorsa iyi niyet şartının gerçekleşmediğini de resen dikkate almalıdır.
Ayrıca, bir davada hâkim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Bu talebin azına karar verilebilmesine rağmen daha fazlasına veya talepten başka bir şeye karar verilemez. Nitekim, “Taleple bağlılık ilkesi” başlıklı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinde; “Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hakimin, tarafların talepleriyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin gerekli olduğu açıklanmıştır.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında:
Dosya içeriğinden, davacı arsa sahipleri ile dava dışı yüklenici arasında dava konusu 43 parsel sayılı taşınmaz üzerinde inşaat yapımına ilişkin 02.10.1997 ve 06.02.1998 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmeleri düzenlendiği, 03.08.1999 tarihinde taşınmazda kat irtifakı kurulduğu, kat karşılığı inşaat sözleşmelerine konu inşaatın tamamlanmaması nedeniyle arsa sahipleri tarafından yüklenici aleyhine 12.07.2005 tarihinde kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ile tapu iptali ve tescil davası açıldığı ve 28.09.2006 tarihinde 43 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarına ihtiyati tedbir şerhi konulduğu, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/200 E.-2009/641 K sayılı ilamıyla kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin geriye etkili olarak feshine, 43 parsel sayılı taşınmazın yüklenici … ve yükleniciden satın alanlara aktarılan tapu kaydının iptali ile arsa sahipleri adına tesciline karar verildiği, kararın 08.05.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosyada mevcut tapu kayıtlarının incelenmesinde, davacıların maliki olduğu 309 ada 43 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı 4, 8, 9, 10, 13, 14 ve 17 numaralı bağımsız bölümlere ait tapu kayıtlarına, davalı Hazine lehine ihtiyati tedbir şerhinin konulduğu; 28.09.2006 tarihinden önce 22.12.2000, 02.04.2001, 14.01.2004, 01.08.2005, 11.11.2005 ve 19.04.2006 tarihli haciz şerhlerinin konulduğu, diğer haciz şerhlerinin ise bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarına ihtiyati tedbir şerhi konulduktan sonra işlendiği görülmüştür.
Bu durumda mahkemece, dava konusu 309 ada 43 parsel sayılı taşınmazda kayıtlı bağımsız bölümlerin tapu kaydına ihtiyati tedbir şerhi işlenerek aleniyet kazandıktan sonra mevcut şerhe rağmen başkaca kısıtlamalar işlenmişse bunlara değer tanınmayacağından, tapunun aleniyet prensibi gereği ihtiyati tedbir şerhinden sonra konulan haciz şerhlerinin terkinine karar verilmesi, ihtiyati tedbir şerhinden önce konulan haciz şerhleri yönünden ise Türk Medeni Kanunu 3. ve 1023. maddeleri gereği haciz lehtarlarının iyi niyetli olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
Bunlarla birlikte, davacılar vekili dava dilekçesinin sonuç kısmında, “Yüklenici ve yükleniciden bağımsız bölüm satın alan maliklerin mahkeme kararı uyarınca, tapu kaydı iptal edilerek davacılar adına tescil edildiğinden tescil sırasında aktarılan tüm hacizlerin özellikle 3, 8, 9 ve 10 numaralı bağımsız bölümler üzerinde bulunan haciz şerhlerinin kaldırılmasına” karar verilmesini talep ettiği halde, mahkemece davacılar vekiline talep sonucu açıklattırılmadan 309 ada 43 parsel sayılı taşınmaz yönünden hüküm kurulması da yanlıştır.
Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekili ve davalı … Başkanlığı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekili ve davalı … Başkanlığı vekili temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.