Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2019/2908 E. 2019/8725 K. 16.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2908
KARAR NO : 2019/8725
KARAR TARİHİ : 16.12.2019

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.08.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili ve davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, yüklenicinin temlikine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, davalı yüklenici şirket ile arsa sahibi diğer davalılar arasında noterde yapılan 03.07.2002 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 281 ada 12 parselde inşa edilecek binalardan davalı yükleniciye düşen… numaralı villa niteliğindeki bağımsız bölümü … 5. Noterliğinin 14.08.2012 tarihli satış vaadi sözleşmesi ile yükleniciden satın aldığını, satış bedelini davalı yükleniciye ödediğini, buna rağmen tapunun halen devredilmediğini ileri sürerek dava konusu bağımsız bölümün davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı arsa sahipleri, yüklenicinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi ve bu sözleşmeye ek protokoller gereği edimlerini yerine getirmediğini, inşaatın imara aykırı olduğundan iskan alınamadığını ve kat mülkiyeti kurulamadığını, yüklenici ile aralarındaki sözleşmenin ve ek protokollerinin geriye etkili feshi için … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/537 Esas sayılı dosyasında açtıkları davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı yüklenici şirket, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, kayıt malikleri olan davalılar yönünden davanın kabulü ile dava konusu 30 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline; kayıt maliki olmayan davalı yüklenici şirket ve diğer arsa maliki davalı … yönünden ise davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı arsa sahipleri vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
Davadaki istemin dayanağı, davalı yüklenici ile davalı arsa sahipleri arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve yüklenicinin davacıya şahsi hakkını devretmesine ilişkin “alacağın temliki” (alacağın devri) sözleşmesidir.
Arsa sahibi ile aralarında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi bulunan yükleniciden, sözleşmede ona bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümü temlik alan üçüncü kişinin (davacının) arsa sahibini (borçluyu) ifaya zorlayabilmesi için bazı koşulların varlığı gerekir.
Türk Borçlar Kanununun 188. maddesi gereğince; “Borçlu, devri öğrendiği sırada devredene karşı sahip olduğu savunmaları, devralana karşı da ileri sürebilir. Buna göre temliki öğrenen arsa sahibi, temlik olmasaydı önceki alacaklıya (yükleniciye) karşı ne tür defiler ileri sürebilecekse, aynı defileri yeni alacaklıya (temlik alan davacıya) karşı da ileri sürebilir. Temlikin konusu, yüklenicinin arsa sahibi ile yaptığı sözleşme uyarınca hak kazandığı gerçek alacak ne ise o olacağından, temlik eden yüklenicinin arsa sahibinden kazanmadığı hakkı üçüncü kişiye temlik etmesinin arsa sahibi bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Diğer taraftan, yüklenici arsa sahibine karşı edimini tamamen veya kısmen yerine getirmeden kazanacağı şahsi hakkı üçüncü kişiye (davacıya) temlik etmişse, üçüncü kişi (davacı) Türk Borçlar Kanununun 97. maddesi hükmünden yararlanma hakkı bulunan arsa sahibini ifaya zorlayamaz.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bu gibi davalarda arsa sahipleri ile yüklenici arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunun kabulü gerekir. Dolayısıyla, inceleme ve araştırmanın yüklenicinin de taraf olduğu bir davada yapılması gerektiğinden mahkemece, diğer davalı arsa sahipleri ile aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalı yüklenici şirket aleyhindeki davanın, yüklenicinin kayıt maliki olmadığı gerekçesi ile husumet yokluğundan reddine karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan, somut olayda, davalı arsa sahipleri ile davalı yüklenici arasında resmi şekle uygun olarak noterde düzenlenen 03.07.2002 günlü kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile 281 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerinde toplam 55 adet villa niteliğindeki bağımsız bölümden oluşan inşaat yapımının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. Ancak davalı arsa malikleri, … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/537 Esas sayılı dosyası ile anılan kat karşılığı inşaat sözleşmenin yerine getirilmediğini ileri sürerek sözleşmenin feshini istemişlerdir. Burada sözleşmenin feshinin ileriye veya geriye etkili olması ayırımı önem kazanmaktadır. Bu ayrım, yüklenicinin yapımını üstlendiği inşaatı kısmen tamamlaması, fakat temerrüdü yüzünden teslim edememesi halinde tasfiyenin nasıl yapılacağı sorunu ile ilgilidir. Eğer feshin sonuçları geriye etkili olacaksa, sözleşme yokmuşçasına tasfiye edileceğinden yüklenici inşaatın yaptığı kısmına orantılı arsa payı değil, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre imal ettiği inşaat bedelini alır. Fesih ileriye etkili kabul edilirse, yükleniciye imalat oranına paralel arsa payı bırakılır.
Davalı yüklenici … İnşaat ve Taahhüt Ticaret Ltd. Şti. ile davacı arasında 14.08.2012 tarihinde noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile yapılan temlik işlemi gereğince davacının temlik aldığı şahsi hakkın konusunun, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin ileriye veya geriye etkili olarak feshi sonucunda yükleniciye bırakılıp bırakılmayacağı belirleneceğinden, satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağının bulunup bulunmadığı davalı arsa maliklerince açılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi davasının sonucu ile doğrudan ilgilidir.
Bu durumda mahkemece, kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine ilişkin davanın “bekletici mesele” yapılarak sonuçlanmasının beklenmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru görülmemiş; bu nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73/II. maddesinde “Tüketici Mahkemeleri nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve Bakanlıkça açılacak her türlü dava harçtan muaftır.” hükmüne yer verilmiştir. Anılan yasa hükmü, tüketici ve tüketici örgütlerinin kolaylıkla dava açmalarını sağlama amacına yönelik olup bu nedenle dava açarken bunlar harçtan sorumlu tutulmamışlardır. Tüketiciler açtıkları davanın reddi halinde de harçla sorumlu tutulamazlar. Ancak tüketicilerin açtığı davayı kazanmaları halinde tüketici olmayan davalıların harçtan sorumlu tutulmaları gerekir.
Somut olaya gelince, tüketici konumunda olan davacının, tapu iptali ve tescile ilişkin isteminin kabulüne karar verildiğine göre, davalıların harçtan sorumlu tutulmamaları da doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.Başkan