Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2019/231 E. 2021/4255 K. 23.06.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/231
KARAR NO : 2021/4255
KARAR TARİHİ : 23.06.2021

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 25/11/2015 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın reddine dair verilen 19/12/2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davacı vekili tarafından talep edilmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 23/06/2021 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY
Türk Ticaret Kanunu’nun 125/1-2. Maddesi “Ticaret şirketleri tüzel kişiliği haizdir. Ticaret Şirketleri, Türk Medeni Kanunu’nun 48. Maddesi çerçevesinde bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilir.” şeklinde olup, paralel düzenleme mülga Ticaret Kanunu’nun 137. maddesinde de mevcuttur. Herhangi bir yoruma gerek olmaksızın maddeden açıkça anlaşılacağı gibi, ticari şirketlerin, ortaklarından bağımsız ayrı bir hükmü şahsiyetleri vardır. Bu nedenle, yaptıkları tüm hukuki işlemlerinin, bu bağımsız hükmi şahsiyet çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir. Bu cümleden olmak üzere; ticari bir şirket eğer bir taşınmaz edinmişse, taşınmazı edinme nedeninin ve dayanağının, resmi satış sözleşmesinde yazılı edinme sebebi olduğunun kabul edilmesi gerekir. Şirkete taşınmaz satışı yapan gerçek ya da tüzel kişinin, taşınmaz edinen şirket ortaklarının yakın akrabası vs. olması, bu kuralı değiştirmez. Zira yukarıda da değinildiği gibi, ticaret şirketinin, ortaklarından bağımsız ayrı bir tüzel kişiliği vardır. Aksinin kabulü, muvazaalı olduğu davalı alıcı tarafından kabul edilen işleme hukuki menfaat sağlanmasına yol açar. Oysa gerek Yüksek Yargıtay’ın, gerekse dairemizin içtihatlarında müstakar bir şekilde kabul edildiği ve uygulandığı üzere, kimse kendi muvazaasına dayanarak hukuki menfaat elde edemez. Somut olayda, dava dışı satıcılar, diğer ortakların önalım hakkını ortadan kaldırmak için taşınmazdaki hisselerini davalı şirkete hibe ederek devretme imkanına sahiplerken, bundan sarfınazar ederek satış yapmışlardır. Bu durumda, satışa konu taşınmazdaki diğer paydaşların satışa dayalı ön alım hakkını kullanmaları halinde, bunun yasal sonuçlarına katlanmaları gerekir.
1956/12 Esas 1957/2 sayılı İçtihadı Birleştirme kararının değişmesi gerektiği tartışması bir yana; somut olayda bu İBK.’nın uygulanması imkanı bulunmamaktadır. Zira bu kararda, paylı mülkiyetteki hissenin mirasçılardan birisine satılması halinde, bu satışın gerçek bir satış mı yoksa hibe mi olduğu tartışması yapılmaktadır. Olayımızda ise, paylı mülkiyetin devredildiği şirket, ortaklarından bağımsız, ayrı bir hükmi şahsiyete sahiptir. Kararın onanmasının şu mahzuru gözden uzak tutulmamalıdır; taşınmazı edinen davalı şirket ortaklarının, şirketteki paylarını üçüncü bir kişiye satmaları/devretmeleri halinde, davacının yasadan kaynaklanan önalım hakkı, muvazaalı bir işlemle ortadan kaldırılmış olacaktır.
Bu nedenle, ilk derece mahkemesince reddine karar verilen, Bölge Adliye Mahkemesince de istinaf talebinin reddine karar verilen kararın, davacı yararına bozulması gerektiği kanaatiyle, sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmıyorum.