Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/843 E. 2020/1953 K. 19.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/843
KARAR NO : 2020/1953
KARAR TARİHİ : 19.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.09.2008 gününde verilen dilekçe ile suya müdahalenin men’i talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 20.09.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava suya vaki müdahalenin meni ve kal istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacının maliki olduğu 3184 parsel sayılı taşınmazın da kullandığı suyun aynı mevkiden çıkan su kaynağından geldiğini, suyun belediye tarafından kesilerek köyün içme suyuna bağlandığını ve davacının susuz kaldığını belirterek davalı … tarafından yapılan müdahalenin menine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Esençay Belediye Başkanlığı vekili, suyun davacının maliki olduğu yerden çıkmadığını, 40 yıl kadar önce başkasının taşınmazından çıkan bu suyun belediyeye hibe edildiğini, davacının şebekeye defalarca müdahale etmesi sonucu suyunun kesildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne, dava konusu su kaynağından davacı lehine mecra hakkı tesis edilmesine karar verilmiştir.
Hükmü davalı … vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabii ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, orman vb.) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
Somut olayda; davacının taşınmazında kullandığı suyun kamuya ait alandan çıktığı, davacının bu kaynaktan su kullanımının kadim olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının dava konusu kaynak suyu üzerinde üstün hakkı bulunmadığından, davacı su ihtiyacı içinde olduğu açıkça anlaşılsa dahi mahkemece idare aleyhine, davacı tarafa su verilmesi hususunda zorlayıcı hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece bilirkişilerden ek rapor alınarak veya gerekirse mahallinde uzman bilirkişiler ile yeniden keşif yapılarak; dava konusu suyun debisi ölçülerek, davalı Esençay Belediyesinin su ihtiyacının belirlenmesi, davacının ve belediye mücavir alanında ikamet edenlerin su ihtiyaçlarının başka kaynaklardan temin edilip edilemeyeceğinin saptanması, suyun davalı belediyenin ihtiyacından fazla olduğunun tespit edilmesi halinde su rejiminin kurulması gerekmektedir.
Belirtilen hususlar gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.02.2020 gününde oy birliği ile karar verildi.