Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/5488 E. 2019/1189 K. 12.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5488
KARAR NO : 2019/1189
KARAR TARİHİ : 12.02.2019

14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 21.05.2014 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal, birleştirilen davada tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 21.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar- birleştirilen davada davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Asıl dava, mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve kal, birleştirilen davada ise TMK 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, 194 ada 12 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olduğunu, davalının taşınmazın batı kısmına garaj, kömürlük kapalı alanlar yaptığını, çakıl ve tel örgüyle kapattığını belirterek, davalının elatmasının önlenmesini, yapıların kal’ine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı- birleştirilen davada davacı vekili dava konusu taşınmazların 13 yıl önce iyiniyetle yapıldığını beyan ederek, TMK’nin 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, 31/07/2013 tarihli ölçülü krokide davacıya ait 194 ada 12 parsel sayılı taşınmazın krokide A harfi ile gösterilen 383,85 m², B harfi ile gösterilen 10,71 m² ve yine D harfi ile gösterilen 78,09 m²lik bölümünde davalıların haksız müdahalesi olduğu anlaşıldığından davalıların müdahalesinin men’ine, fazlaya ilişkin bölümüne davalıların müdahalesi olmadığından 31/07/2013 tarihli ölçülü krokide C harfi ile gösterilen garaja yönelik talebin reddine, birleştirilen 2013/114 Esas, 2015/108 Karar ve 04/03/2015 tarihli kararı yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar- birleştirilen davada davacılar vekili temyiz etmiştir.
TMK’nin 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nin 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nin 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nin 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nin 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Somut olayda, asıl dava elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte birleştirilen davada TMK’nin 724. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemi bulunulduğundan dava konusu taşınmazda kadastro tespitinin 29.10.1954 tarihinde yapıldığı, taşınmazın bu tarihte çapa bağlandığı anlaşıldığından, çaplı taşınmazda iyiniyet iddiasında bulunamayacağından, birleştirilen dava davacısının iyiniyetli olduğundan bahsedilemez. Davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmiş olması doğru değil ise de hüküm sonucu esas bakımından usul ve kanuna uygun olduğundan HUMK’nun 438/son maddesi gereğince hükmün gerekçesinin değiştirilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün gerekçesinin yukarıdaki şekilde DEĞİŞTİRİLEREK DÜZELTİLMİŞ bu gerekçe ile ONANMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.