Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/481 E. 2018/7793 K. 14.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/481
KARAR NO : 2018/7793
KARAR TARİHİ : 14.11.2018

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : 4. Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.04.2015 tarihinde verilen dilekçeyle önalım hakkına dayalı … iptali tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın kabulüne dair verilen 20.02.2017 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince istinaf talebinin esasa ilişkin kısmının reddine, vekalet ücreti yönünden kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkı nedeniyle … iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının 281/2400 hisseyi 12.01.2015’te satın aldığını, resmi senette bedelin 240.000TL olarak gösterilmesine rağmen gerçek bedelin 140.000TL olduğunu, önalım hakkının kullanılmasını engellemek amacıyla bedelin yüksek gösterildiğini, keşif, bilirkişi incelemesi ve tanık anlatımlarıyla gerçek değerin ortaya çıkacağını, 140.000TL ve satış masraflarının toplamı üzerinden davalı adına kayıtlı paya ilişkin … kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının gerçek satış bedelinin 140.000TL olduğuna dair beyanının gerçeği yansıtmadığını, resmi senette gösterilen 240.000TL’nin gerçek satış bedeli olduğunu, bu bedel ve … masraflarının depo edilmesi halinde davayı kabul ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiası kabul edilerek … masrafları ile birlikte 184.304,00 TL bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili istinaf etmiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince davacının gerçek satış bedeli olarak 140.000TL’lik iddiasına rağmen yerel mahkemenin 184.304,00TL üzerinden hüküm kurduğu gözetilerek aradaki fark üzerinden davalı yararına vekalet ücreti hükmedilmemesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalının esasa ilişkin istinaf başvuru talebinin reddine, vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm kısmına; “Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 4.695,44TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” bendinin eklenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve payın üçüncü kişiye satılması ile kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkının kullanılmasıyla bu hakkı kullanan paydaş ile alıcı arasında kapsam ve şartları satıcı ile davalı arasında yapılan sözleşmenin aynı olan bir satım ilişkisi kurulmuş olur. Önalım bedeli tapuda gösterilen satış bedeli ile davalı tarafından ödenen harç ve masrafların toplamından ibarettir.
Dava konusu payın satışına ilişkin hukuki işlemin tarafı olan davalı 3. kişi durumundaki davacıya karşı bedelde muvazaa iddiasında bulunamaz ise de davacı önalım hakkına engel olmak amacıyla satış bedelinin resmi satış senedinde yüksek gösterildiğini iddia edebilir ve bu iddiasını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir. Ancak keşif tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir.
Somut olayda; dava konusu 2933 ada 4 parsel sayılı taşınmazda dava dışı paydaş Hilmiye Kırbaş’a vekaleten 12.01.2015 tarihli akitle 281/2400 pay 240.00,00TL bedelle davalıya satılmıştır. Davacı, önalım hakkına engel olmak için bedelin muvazaalı olarak yüksek gösterildiğini belirtmiş, dava dilekçesinde dava değerini 140.000,00TL olarak göstermiştir. 22.02.2016 ve 11.05.2016 tarihli keşiflere istinaden düzenlenen bilirkişi raporunda dava konusu payın akit tarihi itibariyle toplam 179.504,00TL değerinde olduğu belirtilmiştir.
Yargılama esnasında dinlenen tanıkların satış bedeline dair görgüye dayalı bilgilerinin bulunmadığı görülmüştür.
Tanıkların duyuma dayalı beyanlarına itibar edilemez. Davacının bedelde muvazaa iddiasının kanıtlanabilmesi için dinlenen davacı tanıklarının akitte taraf olmayan, satış bedelinin ödenmesi sırasında tarafların yanında olan, görgüye dayanan bilgileri bulunan kişiler olması gereklidir. Dava konusu payın keşfen belirlenen değeri de tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli değildir.
Yerel mahkemece, davacının bedelde muvazaa iddiası ispatlanamadığından akitte gösterilen satış bedeli ve satış masraflarından oluşan toplam bedel üzerinden önalım hakkını kullanıp kullanmayacağı hususu davacıdan sorularak, kullanılacağının beyan edilmesi halinde dava harcı ikmal ettirilerek, daha önce yatırılan önalım bedeli ile tapuda gösterilen bedel arasındaki farkı depo etmesi için uygun süre tanınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
… Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince de, yukarıda izahı yapılan durum ile HMK’nin 353/b-2. maddesinde yer alan; “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir”, ve HMK’nin 359/2. maddesinde yer alan; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.”, hükümleri göz ardı edilerek, “davalının esasa ilişkin istinaf başvuru talebinin reddine, vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının hüküm kısmına; “davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 4.695,44TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” bendinin eklenmesine” şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün, bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle HMK 371. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK 373/2. maddesi gereğince dosyanın … Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.11.2018 tarihinde kesin oalrak oybirliği ile karar verildi.