Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/4330 E. 2019/2691 K. 25.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4330
KARAR NO : 2019/2691
KARAR TARİHİ : 25.03.2019

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 29.03.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabul, kısmen reddine dair verilen 30.05.2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili, davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki olduğu 393 ve 394 (yeni 1495) parsel sayılı taşınmazları içerisinde bulunan su arkına komşu 392 ve 395 sayılı parseller malikleri olan davalıların muhtelif cins ve miktarlarda meyve ağacı dikmek suretiyle müdahale ettiklerini ve bu ağaçlar nedeniyle taşınmazlarıyla su arkının zarar gördüğünü ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve meyve ağaçlarının kaldırılmasını istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Dairemizin 12.12.2016 tarih 2015/17451 Esas, 2016/10283 Karar sayılı ilamıyla “14.02.2011 tarihli bilirkişi raporu ile hükme esas alınan 15.10.2014 tarihli bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğu, mahkemece yerinde uzman bilirkişiler eşliğinde yeniden keşif yapılarak dava konusu ağaçların davacıya zarar verip vermediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, zarar varsa bunun giderimi yönünden alınacak önlem ya da önlemlerin belirlenmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi” gerektiğinden bahisle bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiştir.
Hükmü, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Davaya konu olayda uygulama imkanı bulunan TMK’nin 740. maddesi, başkasının mülküne geçip zarar veren dal ve köklerin, zarar gören mülk sahibi tarafından kesilebileceği hükmünü içermektedir. Malikin kendi taşınmazı üzerine diktiği ağaçların dalları ve kökleri komşunun taşınmazına geçip zarar verdiği takdirde, ikaz üzerine münasip bir müddet içerisinde bu dal ve köklerin kesilmesi gerekir. Malik tarafından kesilmediği takdirde, komşunun bu dal ve kökleri kesip zaptetmek hakkı doğar. Ancak tüm ağaçların kesilmesine ilişkin hüküm kurulmamalıdır.
Taşkınlığın belirlenebilmesi için mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında ziraatçi bir bilirkişi de hazır bulundurulmalıdır. Davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların gölge yapmak suretiyle davacının taşınmazı üzerindeki bitkilere, katlanma sınırını aşacak şekilde zarar verdiği yapılan keşif ve uzman bilirkişi raporu ile belirlendiği takdirde, bu zarar ağaç dallarının budanması veya seyreltilmesi ile giderilebiliyorsa bu önlemlere, buna rağmen davacının zararı önlenemiyorsa ağaçların kökten kesilmesine veya sökülmesine karar verilmelidir.
Ancak davalının kendi taşınmazı içerisine diktiği ağaçların, ileride büyüyüp davacının taşınmazına gölge yapıp zarar vereceği iddiası ile açılan davaların reddi gerekir. Uzun zaman sonra doğacak muhtemel zararlar için mülkiyet hakkının kısıtlanması, mülkiyetin genel kurallarına ve bizzat Medeni Kanunun 737. maddesi hükmüne ters düşer.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu madde uygulamasında doğrudan bir tecavüz söz konusu olduğundan, ayrıca katlanma sınırını aşan bir zararın bulunup bulunmadığını, mülkiyetin taşkın kullanılıp kullanılmadığını araştırmaya gerek yoktur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Dairemizin bozma ilamı sonrasında aldırılan ve hükme esas 20.06.2017 tarihli bilirkişi raporunda, dava konusu ağaçların tepesi vurularak gençleştirme budaması yapılması ya da kökten sökülerek araziden uzaklaştırılması yoluyla davacının zararının giderilebileceği belirtilmekle, raporun kendi içinde çelişik olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece üç kişilik uzman bilirkişi heyetiyle mahallinde yeniden keşif yapılması, zararın giderilmesi hususundaki çelişkinin ortadan kaldırılması, budama ile zarar giderilecekse hangi ağaçların nasıl budanacağının infaza uygun şekilde belirtilmesi, budama ile zararın giderilememesi durumunda ağaçların kesilmesine yönelik bir karar verilmesi, davacı ile davalıların taşınmazlarının bulunduğu sınır boyunca fazla sayıda ağaç olduğundan duruma göre budanacak veya kesilecek ağaçların krokide numaralandırılarak gösterilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 25.03.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.