Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/4185 E. 2020/2321 K. 26.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4185
KARAR NO : 2020/2321
KARAR TARİHİ : 26.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 22/10/2010 gününde verilen dilekçe ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil talebi yönünden davanın reddine, tazminat yönünden kabulüne dair verilen 30/01/2018 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, … ili, … ilçesi, … Köyü, … Mevki 755 parselde kayıtlı taşınmazın 370 metrekarelik kısmının 08.07.1992 tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile davalı tarafından davacıya satışının vaat edildiğini, davalının kardeşi … ile davacının bu taşınmazdan gelip geçmesi için yol kullanım sözleşmesi yaptıklarını ancak davalının aradan geçen zaman içerisinde taşınmazın tapusunu müvekkile devretmediği ve kullanmasına da müsade etmediğini belirterek davalı adına olan bu taşınmazın 370m2’sinin veya 370m2’ye isabet eden hissenin iptali ile davacı adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde satış vaadi sözleşmesi ile ödenen bedelin günümüz rayiç değerinin belirlenerek yasal faizi ile davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle davanın zamanaşımına uğradığını, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine göre sözleşmenin konusunun belirli olmadığını, sözleşmenin ifa olanağının da bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine Dairemizin 26.01.2016 tarihli, 2014/15702 Esas ve 2016/949 Karar sayılı ilamı ile “…yüzölçümü 10.456,00m2 olan bir taşınmazın bölünerek pay devrinin mümkün olmadığı, bu nedenle tapu iptali ve tescil talebinin reddi gerektiği ancak davacı tarafından tescil mümkün olmadığı takdirde ikinci kademede tazminat isteminde bulunulduğundan bu konuda olumlu veya olumsuz karar verilmek üzere hükmün bozulmasına” karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda “Davacının tapu iptal ve tescil talebinin reddine, ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin talebinin kabulü ile 10.359,00TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323. maddesinin (ğ) bendindeki düzenlemeye göre vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri kapsamındadır. Yine aynı kanunun 330. maddesine göre de kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13. maddesine göre; (1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (7. maddenin ikinci fıkrası, 9. maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile 10. maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
Somut olaya gelince; davacı vekili 10.000,00TL dava değeri üzerinden harç yatırmış ve 14.07.2014 tarihinde 367,38m2’nin dava tarihindeki değeri olan 18.369,00TL üzerinden davasını ıslah etmiştir. Mahkemece sözleşmede 20.000.000TL’nin dava tarihindeki rayiç değeri olan 10.359,00TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davanın 10.359,00TL üzerinden kabulüne karar verilmiş olduğundan reddedilen 8.010,00TL üzerinden davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre avukatlık ücreti takdir edilmesi gerekmektedir. Ne var ki reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 1.201,50TL vekalet ücreti maktu vekalet ücretinin altında kaldığından davalı lehine 1.815,00TL maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklandığı üzere davalı vekiline reddedilen dava değeri üzerinden vekalet ücreti verilmemesi doğru görülmemiş ise de; bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438/7 maddesi gereğince hüküm sonucunun aşağıdaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, hükme 8. bent eklenerek “Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen kısım üzerinden belirlenen 1.815,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,” cümlesinin eklenmesi suretiyle düzeltilmesine, hükmün DÜZELTİLMİŞ ve değiştirilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin harcın istek halinde davalı tarafa iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.02.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.