Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/3605 E. 2019/2487 K. 20.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3605
KARAR NO : 2019/2487
KARAR TARİHİ : 20.03.2019

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : … 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.03.2016 tarihinde verilen dilekçeyle şerhin terkini talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda davanın kabulüne dair verilen 29.12.2016 tarihli hükmün istinaf yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından talep edilmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nce istinaf talebinin esastan reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının ONANMASINA, Harçlar Kanununun 13/j maddesi gereğince … harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 20.03.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif) (Muahlif)

KARŞI OY
Davacı vekili, …, Topallı Köyünde bulunan 568 ada, 5 ve 11 parsel sayılı dava konusu taşınmazların müvekkiline ait bulunduğunu, tapu kayıtları üzerinde bulunan “3573 sayılı yasa kapsamında olup verilen amacı dışında kullanılamaz, miras dahil bölünemez, veriliş tarihindeki yüzölçümü küçültülemez, aksi takdirde Hazinece geri alınır.” şerhinin daha önceden tapu kaydında bulunmadığını, 1995 yılındaki kanun değişikliğinden sonra konulduğunu belirterek şerhin silinmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu şerhin 3573 sayılı Kanunun 28.02.1995 tarihli ve 4086 Kanunla değişik 3. maddesi uyarınca konulduğunu, dava konusu taşınmazların orman sınırları içerisinde kaldığını, 3573 sayılı Kanuna göre tescil edilen tapu kayıtlarının yolsuz tescil niteliği taşıdığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; davalı … vekili tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince istinaf talebinin reddine karar verilmiş; davanın reddi amacıyla hüküm, davalı … vekilince temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazların 26.01.1939 tarihli ve 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun kapsamında oldukları konusunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. 3573 sayılı Kanunun, 1995 tarihindeki değişiklikten önceki 3. ve 4. maddeleriyle, Devlet ormanlarıyla boş arazide muayyen bir bölgede bulunan yabani zeytinliklerin aşılanması konusunda istekli bulunanların müracaatı, müracaat edilecek merci ve bu alanların ilgilisine tevzii ile en sonunda mahallin en büyük mülkü amirince aşılanan zeytinlik alanın tapusunun verileceğine ilişkin hükümler yer almaktaydı. 28.02.1995 tarihli ve 4086 Kanunla, 3573 sayılı Kanun hükümleri ıslah edilmiş, özellikle yabani zeytinlikleri aşılamak için müracaat edenlerin hak ve yükümlülükleri ile ilgili Devlet kurumlarının görev ve yetkileri daha belirgin hale getirilmiştir.
Dava konusu taşınmazların 3573 sayılı Kanun kapsamında aşılama yapan şahıslara verildiği ve Kanunun 3. madde hükmü gereğine, “3573 sayılı yasa kapsamında olup verilen amacı dışında kullanılamaz miras dahil bölünemez veriliş tarihindeki yüzölçümü küçültülemez aksi takdirde Hazinece geri alınır” şerhinin 04.03.2003 tarihinde tapu kaydının beyanlar hanesine tescil edildiği görülmüştür.
Dava konusu taşınmazlar üzerine konulan şerh, 3573 sayılı Kanunun 3. maddesinde 28.02.1995 tarihli ve 4086 Kanunla yapılan değişiklik gereğince konulmuştur. Öncelikle, şerh konulmasına ilişkin hüküm kanun koyucunun yabani zeytinliklerle ilgili düzenlemesine uyumlu olup, kanundan beklenen amacın ileride bertaraf edilmesini engelleyici bir nitelik taşınmaktadır. Şerh konulmasına ilişkin hükümle, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkı elinden alınmamakta, taşınmazın tapu kaydında yazılı niteliğine uygun kullanımının sağlanması amaçlanmaktadır. Bu nedenle, kazanılmış hakların ortadan kaldırılamayacağına ve kanun değişikliğinin bu taşınmazlara uygulanmayacağına yönelik gerekçelerin bu aşamada bir anlamı ve geçerliliği bulunmamaktadır. Kanun hükmü yürürlüktedir. Anayasa mahkemesince iptal edilmediği veya kanunla ilga edilmediği sürece herkes tarafından nazara alınması gerekir. Şerh, bir kanun hükmüne dayanılarak konulduğu için dayanağını kanundan alması nedeniyle bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazla ilgili ilk tesis kadastrosunun yapıldığı tarihte dava konusu şerhin bulunmadığı, 3573 sayılı Kanunda değişiklik yapan 28.02.1995 tarihli ve 4086 Kanunla konulan hükme dayanılarak taşınmazlar üzerine sonradan şerh konulduğu, bu durumun tapu malikinin kazanılmış hakkını ortadan kaldıracağı gerekçe gösterilerek şerhin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Anayasanın 44. maddesinin birinci fıkrasında, “Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, amacıyla gerekli tedbirleri alır.” hükmüne; 45. maddesinin birinci fıkrasında ise, “Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.” hükmüne yer verilmiştir. Anayasanın 45. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği gibi bu kuralla Devlete, tarım arazilerinin sanayi ve şehirleşme sebebiyle yok edilmesini ve tarım arazileri ile çayırlar ve meraların amaç dışı kullanılmasını önleme görevi yüklenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 5.3.2015 tarihli ve 2014/147 Esas, 2015/25 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi, tarım önemli geçim kaynaklarından birini oluşturmaktadır. Ülkemizde tarım arazilerinin korunması, tarımla uğraşan halkın ve dolayısıyla ülkenin refahı ve gelirinin artması bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle Devletin, tarım arazilerinin ıslahı, bakımı, korunması ve geliştirilmesi için gerekli tedbirlerin yanında, bu alanların tahribini, kalite ve verimliliğinin düşürülmesini ve amacı dışında kullanılmasını önleyecek adli, idari ve hukuki tedbirleri de alması gerekmektedir.
3573 sayılı Kanunda yapılan değişiklik ve hükme dayanılarak taşınmazın tapu kaydına düşülen şerhle, hak sahiplerine verilen zeytinlik vasfındaki taşınmazların bu niteliklerinin korunması amaçlanmakta; kazanılmış mülkiyet hakkının maliklerinin elinden alınması veya mevcut kullanım durumlarının herhangi bir şekilde sınırlandırılması söz konusu olmamakta, aksine bu niteliklerinin korunması ve aleniyet sağlanması hedeflenmektedir.
Davaya konu şerh, ilgili kurumlarca tapu siciline keyfi olarak değil, kanun hükmünün bir gereği olarak yazıldığından, bu hüküm ilga edilmediği veya iptal edilmediği sürece şerhin tapu kaydından silinmesi için haklı ve hukuka uygun bir gerektirici sebep mevcut değildir.
Öte yandan; dava konusu taşınmazların, şerhin konulduğu tarihteki niteliği ile dava tarihindeki niteliği ve kullanım durumları keşif yapılmak suretiyle belirlenmemiş, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulmuştur.
Açıklanan nedenlerle, … Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün bozulması görüşünde olduğumuzdan, hükmün onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyoruz.