YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3324
KARAR NO : 2021/3150
KARAR TARİHİ : 28.04.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 01.07.1982 ve 09.02.1983 günlerinde verilen dilekçeler ile asıl davada elatmanın önlenmesi, birleştirilen davada temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; temliken tescil davasının kabulüne, davalı … hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, elatmanın önlenmesi davasının konusu kalmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair verilen 17.03.1983 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı … temsilcisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı … vekili, Belediyeye ait … Mahallesi, 386 ada 51 parsel sayılı arsayı bina yapmak ve belli bir süre kullanmak üzere davalılar … ve …’e kiraladığını, davalıların arsa üzerine bina yapımından sonra aralarında mevcut kira anlaşmasına aykırı olarak bu yeri diğer davalılar … ve …’a devrettiklerini belirterek, davalıların dava konusu taşınmaza elatmalarının önlenmesini istemiştir.
Davacı vekili, 10.02.1983 tarihli duruşmada davalı … aleyhine açtıkları davadan feragat ettiğini belirtmiş, davalılar … ve … hakkındaki davayı da atiye bıraktıklarını 23.11.1982 tarihli duruşmada beyan etmiştir.
Davalılar …, … ve … davanın reddini savunmuşlardır.
Birleştirilen dosyada davacılar … ve … vekili, taşınmaz üzerindeki binanın iyi niyetle yapıldığı ve arsadan değerli olduğu iddiası ile davalı … Başkanlığına ait taşınmazla ilgili temliken tescil talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, davalı … ve … dava konusu gayrimenkul üzerine iyi niyetli olarak bina inşa ettikleri ve binanın arsadan değerli olduğu anlaşıldığından 386 ada 51 parselin fen bilirkişinin 13.12.1982 tarihli raporunda (A) harfi ile gösterdiği 648 m2’lik bölümün ifrazen iptali ile muhik tazminat mukabili birleştirilen dava davacıları … ve … adlarına tapuya tesciline, arsa bedeli olan 2.008.800TL’nin … ve Recep Ökem tarafından davalı … adına ödenmesine, davalı … aleyhindeki davanın feragat nedeniyle reddine, birleştirilen davada dava konusu yere ilişkin … ve … adlarına tescil kararı verildiğinden asıl dava dosyasında davalılar aleyhine açılan men’i müdahale davasının konusu kalmadığından bu konuda hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-karşı davalı … temsilcisi temyiz etmiştir.
Asıl dava elatmanın önlenmesi, birleştirilen dava ise 743 sayılı Medeni Kanunun 650. maddesine dayalı temliken tescil isteğine ilişkindir.
Medeni Kanunun 650. maddesine göre; “binanın kıymeti açıkça arsanın kıymetinden ziyade ise hüsnüniyetle hareket eden levazım sahibi muhik bir tazminat mukabilinde mecmuun mülkiyetinin kendisine verilmesini isteyebilir.”
Medeni Kanunun 650. maddesine dayanan tescil taleplerinde objektif ve sübjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Yani, binanın değeri arsa değerinden fazla olmalı, davacı iyi niyetli olmalı ve tescili istenen kısmın ifrazı mümkün olmalıdır.
Başkasının arazisine kendi malzemesi ile inşaat yapan kişinin, inşaatın başlangıcından bitimine kadar iyi niyetli olması, bir diğer anlatımla “zeminin kendisine ait olduğu” ya da 05.07.1944 tarih ve 1944/12-26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, “mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla” hareket etmesi gereklidir ki, bu koşul kısaca sübjektif koşul olarak nitelenmektedir.
Yapının, dava tarihine göre hesaplanacak değeri, zemin değerinden açıkça daha fazla olmalıdır (Objektif koşul).
Yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise, tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsar. Mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için de bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının mümkün olması gereklidir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacı …, davalılar aleyhine aralarında düzenlenmiş olan kira sözleşmesine aykırı davrandıkları gerekçesiyle elatmanın önlenmesi davası açmıştır. Birleştirilen dosya davacıları dava konusu yere ilişkin temliken tescil talebinde bulunmuş ise de, inşaat yaptıkları yerin kendilerine ait olmadığını bilmektedirler. Tapu maliki Belediye bu yerin davalı-karşı davacılara kiralandığına dair kira sözleşmesini delil olarak dosyaya sunduğu gibi temliken tescil davacıları vekili 14.12.1982 tarihli duruşmada “müvekkillerimin kiracı olduğunu kabul ediyoruz” şeklinde beyanda bulunmuştur. Arsa sahibinin inşaat yapımı sırasında karşı koymamış olması temlik vaadinde bulunduğu anlamına gelmez. Bu itibarla, birleştirilen davada temliken tescil davacıları iyi niyetli olmayıp, lehlerine sübjektif şart gerçekleşmemiştir.
Burada önemli olan husus öncelikle sübjektif koşulun gerçekleşmiş olmasıdır. Bu koşulun bulunmadığı hallerde diğer koşulların gerçekleşmiş olması davanın kabulü için yeterli değildir. Bu nedenle temliken tescil için aranan sübjektif koşul gerçekleşmediğinden birleştirilen dosyada temliken tescil davasının reddi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; temliki istenen yapının kapladığı kısmın ifrazının mümkün olup olmadığı merciinden sorularak tespit edilmeden fen bilirkişisinin düzenlediği rapora göre karar verilmesi ve davacı Belediyenin elatmanın önlenmesi istemine yönelik olarak inceleme yapılmak suretiyle bu konuda da bir hüküm kurulması gerekirken, bu yönün de göz ardı edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı-karşı davalı … temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.04.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.