Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/2968 E. 2019/19 K. 07.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2968
KARAR NO : 2019/19
KARAR TARİHİ : 07.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 22.06.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 12.09.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _

Dava, tapu iptali ve tescil ile taşınmazlar üzerindeki haciz şerhlerinin kaldırılması isteğine ilişkindir.
Davacı, dava konusu 4305 ve 1932 parsel sayılı Hazine adına kayıtlı taşınmazların 3194 sayılı kanunun 11. maddesi kapsamında kamu ortak kullanımına açık olması şartıyla davalı … Belediyesine terkin edildiğini ancak davalı Belediyece yapılan imar uygulaması ile 1429 ada 2 parsel, 1436 ada 1 parsel, 1449 ada 1 parsel, 1450 ada 1 parsel sayılı imar parsellerinin oluşturulduğunu ve davalı tarafından taşınmazların amacına aykırı kullanıldığını ileri sürerek; tapularının iptali ile Hazine adına tescillerini talep etmiştir.
Davalı …; dava konusu taşınmazların amacına aykırı değil kamunun kullanımda olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, çekişmeli 1932 parsel ile 1429 ada 2 parsel, 1449 ada 1 parsel ve 1450 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar bakımından iptal, tescil isteğinin kabulüne, 1436 ada 1 parsel bakımından ise bu parselin teknik alt yapı alanı olarak belirlendiğinden iptal ve tescil isteğinin reddine, tapudaki haciz şerhlerinin kaldırılması isteğinin ise haciz alacaklıları bu davada yer almadıklarından reddine dair verilen ilk karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.03.2013 tarihli ve 2012/13219 Esas, 2013/4147 Karar sayılı ilamı ile “…Hemen belirtilmelidir ki, davanın taşınmazın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açıktır. Davanın harca esas gerçek değerinin dava dilekçesinde belirtilen değil, keşfen belirlenecek değer olacağı da kuşkusuzdur. Taşınmazın aynı ile ilgili davalarda HUMK’nun 413. maddesi ve 492 sayılı Harçlar Kanununun 26, 27, 28, 30 ve 32. maddelerinin öngördüğü işlemin yerine getirilmesi ve gerekli olan harcın alınması zorunludur.
Ne var ki, dava 20.000,00TL değer gösterilmek suretiyle açılmış, mahkemece taşınmazların dava tarihindeki değeri keşfen saptanmasına karşın, keşfen saptanan değer üzerinden değil, dava dilekçesinde gösterilen bu değer üzerinden nispi karar ve ilam harcına hükmedilmiştir. Mahkemece, dava dilekçesindeki değer esas alınmak suretiyle eksik harca hükmedilmiş olması doğru olmadığı gibi, haciz şerhlerinin kaldırılması isteği bakımından da verilecek kararın haciz alacaklılarının haklarını etkileyeceği gözetilerek, haciz şerhi olan kişilerin tespitiyle davada yer almalarının sağlanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir” şeklindeki gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 1436 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine, diğer dava konusu taşınmazların Hazine adına tesciline, dair verilen hükmün taraf vekillerinin temyizi üzerine, Dairemizin 25.10.2016 tarihli ve 2015/16941 Esas 2016/8725 Karar sayılı ilamı ile “ … Bilindiği üzere, 3194 sayılı Yasanın 11. maddesinde, koşullarının varlığı halinde Hazine arazilerinin belediyeye bedelsiz terk edileceği ve tapu kaydının terkin edileceği; buna göre, belediye ve valiliğin teklifi, Maliye Bakanlığının onayı ile taşınmazın mülkiyetinin belediyeye aktarılacağı öngörülmüştür. Anılan, 3194 sayılı Yasanın 11 maddesinin 1. fıkrasında; “… Hazine ve özel idareye ait arazi ve arsalar Belediye ve Valiliğin teklifi, Maliye ve Gümrük Bakanlığının onayı ile belediye ve mücavir alan sınırları içinde Belediyeye; belediye ve mücavir alan hudutları dışında özel idareye bedelsiz terk edilir ve tapu kaydı terkin edilir…” hükmü öngörülmüş, 2. fıkrasında, “bu yerlerin başka bir maksatla kullanılamayacağı, satılamayacağı ve bu hususun tapu kaydına şerh edileceği” belirtildikten sonra, 3. fıkrasında da, “bu yerlerin kullanılış şekli, yeni bir imar planıyla değiştirilip, özel mülkiyete konu olabilecek hale getirildiği takdirde bu yerler devir alınan idareye, belediye veya özel idarece aynı usulle iade edilir. Buna aykırı davranışı sabit olan şahsen sorumludur. Bu terkinler hiçbir şekilde resim, harç ve vergiye tabi değildir ” hükmünü içermektedir.
Yukarıda değinildiği biçimde idari bir kararla devredilen taşınmazların amaç dışı kullanımları halinde, mülkiyetlerinin geri alınmasının da ancak aynı usul çerçevesinde gerçekleşebileceği açıktır.
O halde somut olayda; 3194 Sayılı Yasanın 11. maddesinde öngörülen iadeye ilişkin işlemlerin yapılıp yapılmadığının araştırılması; davacı tarafından böyle bir yol izlenmeden eldeki davanın açılmış olması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere, mahkemenin bozma kararına uymasıyla, bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış bir hak doğar. Yani; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için, o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapmak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluştuğundan, bu mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen esaslara aykırı olması usule uygun sayılmaz. Mahkemenin bozma kararına uyması ile oluşan, bozma uyarınca işlem yapma ve hüküm verme durumu, yanlardan birisi lehine, diğeri aleyhine hüküm kurma sonucunu doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir. Bu kurum usul yasasının dayandığı ana esaslardan olduğu gibi, kamu düzeni ile ilgili bulunması nedeniyle de re’sen gözetilmesi gerekir.
Somut olaya gelince, mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri kısmi olarak yerine getirilmeyerek Maliye Bakanlığına yazılan müzekkere cevabı beklenilmeden karar verilmiştir. Buna göre; mahkemece yapılması gereken iş, Maliye Bakanlığına tekrar müzekkere yazılarak 3194 Sayılı Yasanın 11. maddesinde öngörülen iadeye ilişkin işlemlerin yapılıp yapılmadığının araştırılması; davacı tarafından böyle bir yol izlenmeden eldeki davanın açılmış olması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken hükmüne uyulan bozma ilamının gerekleri yerine getirilmeden, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.