Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2018/1400 E. 2018/7946 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1400
KARAR NO : 2018/7946
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 01.09.2005 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme talebi üzerine bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; müdahalenin men’i konusunda karar verilmesine yer olmadığına ve su rejimi kurulmasına dair verilen 23.11.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 101 ada 18 parsel sayılı taşınmazdan çıkan kaynak suyunun davalıların yakın mesafede yaptıkları kazılar ve açtıkları kuyular nedeniyle kuruduğunu, müvekkilinin bu taşınmazdan çıkan kaynak suyunu kullanma hakkının bulunduğunu, ortak kullanım hakkının tapuya şerh edilmiş olduğunu ileri sürerek davalıların suya elatmasının önlenmesini ve kaynağın eski hale getirilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davacının da suya 200 mt. mesafede kazı yaptığını ve suyu etkileyen unsurun bu kazı olduğunu, kendilerinin de tapuda eşit kullanma hakkına sahip olduklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece; ilk kararda davalılarca açılan su kaynakları kapatılsa dahi dava konusu su kaynağının eski hale gelmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin uzman bilirkişiler aracılığı ile yeniden keşif yapılarak kuyuların kapatılması halinde dava konusu suyun eski hale gelip gelmeyeceğinin saptanması sonucuna göre gerekirse su rejimi kurma yoluna gidilmesi gereğince bozulmuştur.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, mahkemece, yeniden yapılan keşif sonucunda alınan bilirkişi raporlarına göre davalılara ait su kaynakları kapatılsa dahi dava konusu edilen su kaynağının tekrar eski hale gelmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 08.12.2014 tarihli 2014/8296 Esas, 2014/13967 Karar sayılı ilamıyla davalıların kazdığı kuyu nedeniyle davacının su kullanma hakkının ihlal edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, yeniden yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuna göre davalıların açmış oldukları su kaynağının kapatılması halinde davacının 18 parsel içerisindeki su kaynağının eski hale gelmeyeceği saptandığından davacının bu parselin … kaydına şerh edilmiş bulunan ortak su kullanma hakkına göre davalıların 18 parsel içerisinde açtığı 2 numaralı su kaynağı üzerinde su rejimi kurulmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü gereğince bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davalıların açtığı su kaynaklarının kapatılmasına rağmen tekrar akmaya başlamayacağının tespiti karşısında davacının müdahalenin önlenmesi istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı ve davalıların dava konusu 18 parsel içerisinde bulunan su kaynağından 23.06.2015 tarihli … bilirkişisinin ek raporunda belirtildiği üzere sıra ile 3 gün arayla sabah-akşam iki kişinin 12’şer saat olacak şekilde yararlanmalarına karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar …ve … vekilinin temyiz etmesi üzerine; Dairemizin 23.03.2017 tarihli 2016/10763E. – 2017/2283 K. sayılı ilamı ile, mahkemece dava konusu 18 parsel sayılı taşınmaz içerisinde bulunan su kaynağından davacı ve davalıların 3 gün arayla her gün iki kişi olmak üzere sabah akşam 12’şer saat yararlanmalarına karar verilmiş ise de; su kaynağını her gün kullanacak bu iki kişinin kimler olduğu ve hangi günler kullanacakları açıkça belirtilmediğinden kurulan hükmün bu haliyle infaza elverişli olmadığı, tarafların dava konusu su kaynağını kullanımına ilişkin olarak tek tek isim belirtmek suretiyle kimlerin hangi günlerde kullanacağı da ayrı ayrı belirtilerek infaza elverişli hüküm kurulması gereğince bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece; müdahalenin men’i konusunda karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu 201 ada 18 parsel içerisinde bulunan su kaynağında davacı ve davalıların ziraatçi bilirkişisinin 23/06/2015 tarihli raporu doğrultusunda davacı … tarafından pazartesi sabah 07.00’de, davalı … tarafından Pazartesi akşamı saat: 19.00’da, davalı … tarafından salı sabahı saat: 07.00’de, davalı … tarafından salı akşamı saat: 19.00’da, davalı … tarafından çarşamba sabahı saat: 07.00’de, davalı … tarafından Çarşamba akşamı saat: 19.00’da olmak üzere kullanılmasına, sulama sıklığı olan 3. günün sonunda tekrar başa dönülmek suretiyle 2. sulamanın yapılmasına, 3 gün ara ile sabah akşam 2 kişinin 12’şer saat olacak şekilde sulama yapılmasına,karar verilmiştir.
Hükmü; bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak … kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (…/ …/ …, Türk Eşya Hukuku, … 1978, s. 618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera, … vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
Gerçekten Türk Medeni Kanununun 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyu bu düzenlemelerin dışındadır. Nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemez.
Somut olaya gelince; davacı vekili tarafından 101 ada 18 parsel sayılı taşınmazdan çıkan ve müvekkilinin … kaydında bulunan şerhe göre kullanma hakkına sahip olduğu kaynak suyunun davalıların yakın mesafede yaptıkları kazılar ve açtıkları kuyular nedeniyle kuruduğunu iddia ederek davalıların suya elatmasının önlenmesini ve kaynağın eski hale getirilmesini talep edilmiştir. Bilirkişiler tarafından düzenlenen raporlarda, 101 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde açılan 2 No’lu su kaynağının dava konusu 1 No’lu su kaynağının kurumasına yol açtığı tespit edilerek ve davalılarca açılan su kaynakları kapatılsa dahi dava konusu su kaynağının eski hale gelmeyeceği saptanarak, usulüne uygun infaza elverişli su rejimi kurulması yönünde yapılan ve yukarıda açıklanan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi ve Dairemiz bozmalarından sonra; mahkemece, temyize konu ilam ile; müdahalenin men’i konusunda karar verilmesine yer olmadığına, ziraatçi bilirkişisinin 23/06/2015 tarihli raporu doğrultusunda davacı ve davalılar lehine su rejimi kurulmasına karar verilmiş ise de; mahkemece yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmak için yeterli değildir;
Şöyle ki;
1) Davacı, 101 ada 18 parsel sayılı taşınmazdan çıkan kaynak suyunun tapuya şerh verilen kullanma hakkına dayanarak dava açmıştır; dava konusu kaynak suyunun üzerinde bulunduğu 101 ada 18 parsel sayılı taşınmaz; …ve …adına ¼’er pay ile kayıtlı özel mülkiyete konu bir taşınmazdır; taşınmazın beyanlar hanesinde taşınmaz içerisindeki su kaynağı … oğlu …, … oğlu …, … ve ölü … varislerine aittir şerhi bulunmaktadır. … kaydına göre kaynak suyunu kullanma hakkına sahip olan … oğlu … mirasçıları … malikleri olan …ve …ve diğer kullanma hakkı sahibi … mirasçıları olan…, …,… ve …davada taraf olarak gösterilmemiştir.
2) Bilirkişiler tarafından 101 ada 18 parsel sayılı taşınmazda kadastro öncesinde bulunan 1 No’lu kaynağın kurumasına yol açan davalılar tarafından yeni açılan 2 No’lu kaynağın genel su mu, özel su mu, olduğu bilirkişilerce saptanmamıştır.
3) Dava konusu yeni açılan 2 No’lu kuyuyu açtıkları tespit edilen ve yararlarına su rejimi kurulan davalılar …, … ve …’nin söz konusu suyu nerede kullandıkları ve ihtiyaç durumları, hangi nedene dayanarak bu kaynak suyunu açtıkları ve kullandıkları hususu aydınlatılmamıştır.
4) Dava konusu yeni açılan 2 No’lu kaynaktan yararına su rejimi kurulan, 101 ada 25 parsel sayılı taşınmazın maliki davalı …’ın bu taşınmaz içerisinde bilirkişilerin 4 No’lu kaynak olarak belirttikleri, sonradan açılmış olan ve zeminde akar durumda bulunan, dava konusu 1 No’lu kaynağın kurumasına etkisinin olmadığı belirlenen kaynağın sahibi olduğunun belirlendiği ve dava konusu 101 ada 18 parsel sayılı taşınmazda bulunan kaynak suyuna ihtiyacı olup olmadığı hususunun belirlenmediği gibi 2 No’lu kaynaktan yararlanma talebinin de bulunmadığı gözetilmeksizin lehine su rejimi kurulduğu, anlaşılmaktadır.,
Bu durumda mahkemece; dava konusu su kaynağının kurumasına yol açan 101 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde açılan 2 No’lu kaynak suyunda … kaydına göre kullanma hakkına sahip olan … oğlu … mirasçıları ve aynı zamanda … malikleri olan …ve …ve diğer kullanma hakkı sahibi … mirasçıları…, …,… ve …’ın ölü olmaları halinde onlarında mirasçılarının davaya dahil edilmesi için davacı vekiline usulüne uygun süre verilerek davaya dahil edilmeleri sağlandıktan sonra; mahallinde suların en az olduğu dönemde jeoloji, hidrolog ve … mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle yeniden keşif yapılarak, dava konusu 101 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde açılan 2 No’lu su kaynağının özel su mu, genel su mu, olduğunun belirlenmesi, sonucuna göre genel su ise tarafların kullanma, sulama ve içme suyu ayırımları yapılarak; suya ihtiyaç durumunun ve başka kaynaktan yararlanıp yararlanmadıklarının … bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmesi, tarafların bu sudan yararlanma şekil ve şartları da belirlendikten sonra, içme suyu ihtiyacının sulama suyu ihtiyacına nazaran öncelikli olduğu ve … kayıt maliklerinin ve … kaydındaki şerhe göre kullanma hakkına sahip olanların öncelik hakkı gözetilerek; herkesin ihtiyaçları oranında yararlanabileceği infaza elverişli bir su rejimi kurulması yoluna gidilmelidir.
Açıklanan nedenlerle; eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
19.11.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.