Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/9925 E. 2018/8567 K. 04.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9925
KARAR NO : 2018/8567
KARAR TARİHİ : 04.12.2018

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 19.10.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili, 1378 (2063) parsel sayılı, 1933 m2’lik taşınmazın ekli krokide gösterilen 122,33 m2’lik kısmının devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu halde … Büyükşehir Belediyesi adına ihdasen tescil edilerek, adı geçen belediyece yapılan imar uygulaması sonucu kamu alanında kullanılmak üzere terkin edildiğini, bu ihdas parselinin anılan bölümü üzerine de 5597 ada 11 sayılı imar parselinin oluşturulduğunu; ancak, belirtilen şuyulandırma işleminin ve öncesinde aynı bölgede … Belediyesince yapılmış olan 37 No’lu imar düzenlemesinin idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek 5597 ada 11 parsel sayılı taşınmazın binmeli alana isabet eden 122,33 m2’lik kısmının tapu kaydının iptali ve kök parsele geri dönüşümünü teminen hazine adına tescil ile tapu kayıtlarının eski hale iadesinin sağlanmasını istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, … Belediyesi hakkında açılan davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığı ile diğer davalılar yönünden açılan davanın kabulüne dair verilen hükmün, Dairemizce noksan soruşturmayla karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek bozulması üzerine bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır. İmar parselinin dayanağı olan idari işlemin iptal edilmesi ile sicilin dayanıksız kalacağı ve TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği; bu durumda; dayanıksız kalan tapu kaydının iptal edilerek kadastral parselin geometrik ve hukuki durumunun ihyasına karar verilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
Öte yandan; çekişmeli taşınmazın Belediye sınırları içerisinde ve kadastro sırasında tespit dışı bırakılan yer olduğunun belirlenmesi halinde, 1966 yılında yürürlüğe giren 775 sayılı Kanunun 3/2 maddesinde öngörülen belediyeye devri gerekli taşınmazlardan olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet kanun gereğince belediyeye devri gereken yerlerden olduğu tespit edilirse, Hazinenin taşınmazda mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı gözetilerek Hazinenin davasının reddine karar verilmesi, diğer taraftan; 775 sayılı Kanunun 3. maddesi her ne kadar 19.07.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4916 sayılı Kanun ile ilga edilmiş ise de bu tarihten önce doğmuş olan haklara etkili olmayacağı, bir başka ifadeyle kazanılmış hakkın korunması gerektiği açıktır. Ayrıca kapanmış yollar bakımından da 3194 sayılı Kanunun 17. maddesi hükmü uyarınca belediye adına tescilin öngörüldüğü ve 2644 sayılı Tapu Kanununun 21. maddesi hükmünün de kapanmış yolların içinde bulunduğu tüzel kişi adına tescili gerektiğini düzenlediği gözden uzak tutulmamalıdır.
Ancak, anılan bu hususlar Dairemizin önceki bozma ilamında belirtilmesine ve mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gereklerinin tamamen yerine getirildiği söylenemez. Bilindiği üzere, bozma kararına uyulmuş olmakla bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hakkın doğacağı ve buna göre bozma kararında belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılması gerekeceği kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; … Belediyesi tarafından yapılan 37 no’lu imar düzenlemesi ile sonrasında … Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı şuyulandırma işlemlerinin idari yargı yerinde iptal edildiği bilinmekte olup, bozma ilamına uyulduktan sonra 12.03.2013 tarihinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporunun bozma gereklerini tam olarak karşılamadığı görülmektedir. Anılan raporda; dava konusu yerin tescil harici taşlıkta kaldığı, 1378 parsel sayılı taşınmazın tescil beyannamesinin düşünceler kısmında 85 No’lu parselin yola terkininden oluştuğu belirtilmiş ise de bu ifadenin yanlış olduğu, 1932,55 m2’lik alana sahip 1378 parsel sayılı taşınmazın 122,33 m2’lik kısmının tescil harici taşlıkta, 1692,98 m2’lik kısmının 85 No’lu parselde ve 117,24 m2’lik kısmının ise 704 No’lu parselin yola terkininden ve 5597 ada 11 parsel sayılı taşınmaza isabet etmesinden ihdası sonucu oluştuğu ifade edildikten sonra, dava konusu 1378 parsel sayılı taşınmazın, 30.05.2007 tarih, 12147 yevmiye ile arsa vasıflı olarak … Büyükşehir Belediyesi adına 1932,55 m2’lik yüzölçümü ile tescil edildiği, 03.07.2003 tarihinde 775 sayılı Kanununun 3. maddesi iptal edildiğinden dolayı dava konusu taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olmadığı belirtilmiş ise de 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesi koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği bakımından yeterli araştırma ve soruşturma da yapılmadığı anlaşılmaktadır.
O halde; bilirkişi raporunda belirtildiği şekilde sırf dava konusu taşınmazın, 775 sayılı kanunun 3. maddesinin iptal tarihi olan 03.07.2003 tarihinden sonra tescil edilmesinin taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığı hakkında tek başına bir anlam ifade etmeyeceği gözetilerek 775 sayılı Yasanın mülga 3. maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka bir ifadeyle dava konusu taşınmazın belediyeye devri gereken yerlerden olup olmadığının açık bir şekilde saptanması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,04.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.