Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/9873 E. 2018/8772 K. 10.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9873
KARAR NO : 2018/8772
KARAR TARİHİ : 10.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.05.2012 gününde verilen dilekçe ile TMK’nin 725. maddesi uyarınca temliken tescil veya irtifak hakkı talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 22.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayalı temliken tescil veya irtifak hakkı istemine ilişkindir.
Davacı vekili; 937 ada 14 parselin davacıya, 937 ada 13 parselin ise davalılara ait olduğunu, 1990 yılında davacı tarafından ev yapıldığı sırada davalıların murisi Halil Afşin ile 13 parseldeki 11.40 m2’lik taşkın kısma inşaat yapılması konusunda anlaştıklarını, bedelin kendisine ödendiğini, taşan kısımda bodrum ve iki katlı bina olduğunu, bu nedenle öncelikle temliken tescil mümkün olmadığı takdirde irtifak hakkı tesisini istemiştir.
Bir kısım davalılar vekili, taşan kısım için bedel alındığı iddiasının doğru olmadığını, taşınmazların 1994 yılında çapa bağlandığını, davacıya ait binanın 1998 yılında inşa edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … duruşmadaki beyanında; davayı kabul etmediğini beyan etmiştir.
Mahkemece, çaplı taşınmaz olan her iki parseldeki konikliğin düzeltilmesi konusunda davacının binası yapılırken yan parselin maliklerinin murisi olan Halil ile taşkın kısma inşaat yapılması konusunda anlaştıklarını, inşaatın yapılmasından bu yana davalıların ve murislerinin herhangi bir itirazda bulunmadıklarını, bu nedenle davacının iyiniyetli olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, TMK’nin 684/1 ve 718/2 maddeleri hükümlerine göre, arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. TMK’nin 725. maddesinde bu kuralın istisnalarından birisi düzenlenmiş olup anılan hüküm;
“Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmaz bütünleyici parçası olur.
Böyle bir irtifak hakkı yoksa zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devrini isteyebilir” şeklindedir.
Böylece, muhdesatla arasındaki bağlantı kesilmiş bina sahibine aşağıdaki koşulların oluşması halinde ayrılmaz parça niteliğindeki taşkın yapı için üzerinde bulunduğu taşınmaza malik olabilme olanağı tanınmıştır.
Bu inşaatı kendi malzemesi ile yapan kişinin iyiniyetli olması, diğer bir anlatımla zeminin kendisine ait olduğu, ya da 05.07.1944 tarihli ve 12/26 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mülkiyetin ileride kendisine geçirileceği inancıyla hareket etmesi gereklidir.
14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, iyiniyetin ispatı taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet iddia ve savunması def’i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden göz önünde tutulmalıdır.
Somut olaya gelince; davacı …, 937 ada 14 parsel sayılı taşınmazı 31.07.1998 tarihinde satış yoluyla edinmiş olup, 1990 yılında dava konusu evi inşa ettiğini beyan etmiştir. 05.02.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda krokide B harfi ile gösterilen binanın 11.40 m2’sinin 14 parsele taşkın olduğu belirlenmiştir. Yapılan yargılama sonunda 937 ada 13 parselin 18.02.1986 yılında kadastro gördüğü, dolayısıyla davacının çaplı taşınmaza taşkın inşaat yapmak suretiyle elattığı dosya içerisindeki delillerden anlaşılmaktadır. Çaplı taşınmazlara taşkın inşaat yapılması halinde kural olarak iyiniyet iddiası dinlenmez, binanın taşan kısmının bulunduğu arazinin davacı adına tescili mümkün değildir.
Öte yandan davacı, davalıların murisi … ile anlaştıklarını belirtmiş olsa da; bu hususta yazılı bir belge sunulmadığı gibi, davalılar böyle bir anlaşma olmadığını beyan etmişlerdir. Bu durumda iyiniyet koşulu gerçekleşmemiş olup diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin aranmasına da gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.