YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/9095
KARAR NO : 2018/8339
KARAR TARİHİ : 28.11.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.06.2014 gününde verilen dilekçe ile … iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili; müvekkilinin gecekondusunun bulunduğu 731 ada 72 parselin revizyonla 6504 ada 11 parsel olduğunu, geldisinden DOP kesilerek imar oluştuğunu, net 360 m2 olduğunu, bu yerin adına tahsisi için 2981 sayılı yasa gereği davalı idareye talepte bulunduğunu, 09/10/2009 tarihli 9058 sayılı red kararı üzerine … 3. İdare Mahkemesinin 2009/548 E-2010/486 K sayılı ilamı ile dava açtıklarını, mahkemece davanın kabul edilip kararın kesinleştiğini, İdare Mahkemesince kesinleşen iptal kararının … tahsis belgesi yerine geçtiğini, bu kararla birlikte idareye tekrar müracaat ettiklerini, bu defa davalı idare tarafından 68.500,00TL’nin 30/09/2013 tarihine kadar ödenmesi halinde 6504 ada/11 parselde 137 m2’lik kısmın tapusunun verilebileceğinin bildirildiğini, müvekkilinin hak sahibi olmasına rağmen gecekondu niteliğindeki taşınmazın tümü 360 m2 için … 3. İdare Mahkemesi kararına uygun olarak … tahsis belgesi verilmediği gibi yasaya aykırı şekilde fahiş bedel ile sadece 137 m2’lik tapusunun teklif edildiğini, davalı idarenin kötü niyetli olduğunu, 360 m2’nin müvekkili adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; davayı kabul etmediklerini, dava konusu taşınmazın geldisinin kadastro parseli olup, DOP kesintisinin imar mevzuatına göre zorunlu olduğunu, geriye 137 m2’lik alan kaldığını, davacının gecekondusunun işgal ettiği alandan daha fazla bir alanın tapusunu verme yükümlülüklerinin bulunmadığı gibi yasanın amacına göre gecekondu sahiplerine kullandıkları alanlarla ilgili tahsis yapılabileceğini, davacının dayandığı İdare Mahkemesi kararında, davacıya istediği kadar … verilmesi değil, müracaatının dikkate alınarak gerekli tespitlerin yapılmasından sonra tahsis yapılması gerektiğinin belirtildiğini, müvekkili tarafından gerekli değerlendirmeler yapılarak rayiçe uygun bedel tespit edilip davacıya ödeme yapmasını istendiğini, davacı tarafın iyi niyetli olmadığını savunmuştur.
Mahkemece; davacının … tahsisi içinde kalan 248,54 m2’lik kısım için dava açmakta haklı olduğu, bu miktar için hesaplanan rayiç değer 113.910,85TL olduğundan bedelin mahkeme veznesine yatırılması hususunda davacıya uygun süre verildiği, paranın kesin süre içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
6100 sayılı HMK’nin 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı yasanın 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.
Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır. Kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen işlem bazen davanın kaybedilmesi sonuçlarını da doğurmaktadır. Davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır.
Bu nedenle de hakim tarafından kesin süre verilirken;
1)Kesin süreye konu işlemin gerekli ve tarafların yerine getirebileceği bir işlem olması,
2)Verilen sürenin işlemin yapılması için yeterli ve makul bir süre olması, duruşma gününe kadar kesin süre nedeniyle yapılacak işlem sonrası başka bir işleme gerek yok ise bu sürenin takip eden duruşma gününe kadar verilmesi,
3)Yapılması gereken iş veya işlemler birer birer, varsa masraflarının da miktarıyla birlikte açıkça gösterilmesi,
4)Sürenin kesin olduğu ve sonuçlarının tarafa açıklanması zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece verilen kesin süre usulüne uygun değildir. Zira kesin sürenin sonuçları ihtar edilmemiştir.
Davacı yanın elinde … tahsis belgesi mevcut olmadığı halde, davalı … Genel Müdürlüğünün davacıya … tahsis belgesi verilemeyeceğine dair işlemine karşı, davacı tarafından söz konusu idari işlemin iptali için açılan dava sonucu; … 3. İdare Mahkemesinin 2009/548-2010/486 E-K sayılı ilamı ile, davanın kabulüne ve idari işlemin iptaline karar verilmiş, karar kesinleşmiştir. Bu nedenle davacının … tahsis belgesi bulunduğu kabul edilmelidir.
Davacı; İdare Mahkemesindeki dava sonrası, davalı İdareye başvuru yapmış ancak davalı tarafından 137 m2 olarak belirlenen taşınmaz yüzölçümünün küçük, bedelinin de 68.500TL olarak fahiş belirlendiğini ileri sürmüştür.
Davacının aynı taşınmaza ilişkin olarak zilyetliğe dayalı açmış olduğu dava ise; zilyetlik koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle reddedilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesince onanarak kesinleşmiştir. Bu nedenle eldeki davanın … tahsis belgesi şartlarıyla değerlendirilmesi gerekir.
İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.
3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Davacının gecekondusunun bulunduğu zorunlu kullanım alanının kaç m2 olduğu saptanmadığı gibi imar parselindeki DOP kesintisine ilişkin de bir hesaplama yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak davacının gecekondusunun bulunduğu zorunlu kullanım alanının kaç m2 olduğu saptanmalı, bu imar bölgesindeki DOP oranı Belediyeden sorulmalı, davacı tarafından işgal edilen alandan DOP oranı kesilmeli, kalan miktarın rayiç bedeli dava tarihi itibariyle belirlenmeli, bu bedelin depo edilmesi için davacı yana, HMK 94/3. maddesine uygun kesin süre verilmelidir.
Davacı yanca verilen kesin sürede bedel depo edilmezse; şimdiki gibi dava reddedilmeli, kesin sürede bedel depo edilirse; kesintiden sonra kalan miktar üzerinden belirlenecek oranda, davacı dava konusu 6504 ada 11 parsel sayılı taşınmazda paydaş kılınmalıdır. Eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, açıklanan nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.