Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/8378 E. 2018/7958 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8378
KARAR NO : 2018/7958
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 12.12.2013 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davacı … yönünden davanın reddine, diğer davacılar yönünden davanın kabulüne dair verilen 10.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, Türk Medeni Kanunun 725. maddesine dayanan temliken tescil istemine ilişkindir.
Davacılar vekili; müvekkillerinin maliki olduğu 257 ada 1 parsel sayılı taşınmazda bulunan binanın imar uygulaması ile davalılara ait 257 ada 2 parsel sayılı taşınmazda kısmen tecavüzlü hale geldiği tecavüzlü kısmın tapusunun iptali ile davacılar adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, imardan önce yapılıp tamamlanan bir yapının olmadığını, davacıların yapıyı parça parça tamamladığını, inşaatın yapım aşamalarında aralarında niza çıktığını ve iyi niyetli olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı … yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle davasının usulden reddine, diğer davacılar yönünden davanın kabulü ile davalılar adına kayıtlı 257 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, bilirkişilerin 04/11/2014 ve 15/07/2015 tarihli raporlar ve ekindeki krokilere göre belirlenen 6,21 m2′ lik kısmın … kaydının iptali ile bu davacılar adına eşit oranda tapuya kayıt ve tesciline, karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2 maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3l94 sayılı İmar Kanununun l8/9 maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şuyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
Somut olaya gelince; mahkemece davacıların temliken tescil istemlerinin kabulüne karar verilmiş ise de, dosya kapsamındaki … kayıtları, bilgi, belge ve bilirkişi raporlarından dava konusu 257 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazların geldisinin 303 nolu parsel olduğu ve davalı ve davacıların parsellerinin zeminde bir bütün iken 05.10.1990 tarihinde onaylanan imar uygulaması ile 257 ada 1 parsel sayılı taşınmaz olarak davacılar adına 257 ada 2 parsel sayılı taşınmaz olarak davalılar adına kaydedildiği, davacılar adına kaydedilen 257 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın yapılan imar uygulaması ile 2 nolu parsel sayılı taşınmaza kısmen tecavüzlü hale geldiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen yasa hükümleri doğrultusunda değerlendirme yapıldığı takdirde, dava 1 nolu parsel içerisindeki binanın bir kısmı imar uygulaması sonucu tecavüzlü hale geldiğinden, temliken tescil isteyen kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bu durum nedeniyle kusurlu sayılamaz. Ancak bu durumda karşı davacının temliken tescil talebinin kabulüne karar verilmesi, imar uygulaması sonucu oluşan parsellerin imar durumunun bozulmasına neden olacağından ve 3194 sayılı yasanın 18/9. maddesi uyarınca kadastral parselde hak sahibi olan kişiler tarafından yapılan binaların imar uygulaması sonucu başkası adına kaydedilen imar parselinde kalması durumunda hak sahiplerinin, yapı ömrünü tamamlayıncaya kadar veya kaim bedeli ödeninceye kadar yapıyı kullanma hakları bulunduğundan; böylesi bir durumda temliken tescilin söz konusu olmayacağı da tartışmasızdır.
Bu nedenle mahkemece, temliken tescil talebinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde değildir.
Belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.11.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.