Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/8251 E. 2018/8657 K. 05.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/8251
KARAR NO : 2018/8657
KARAR TARİHİ : 05.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 26.11.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 31.12.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, davacı ve davalıların muris …’in mirasçıları olduğunu, … 319 parsel sayılı taşınmazın murise ait olduğunu, miras bırakan …’in ölümünden sonra davacı ve eşi tarafından diğer mirasçılardan noter satışı ve adi satış sözleşmeleri ile satın alındığını, taşınmazın 3/4 hissesinin halen davacı tarafından kullanıldığını, davalıların bu duruma bir itirazı bulunmadığını belirterek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının 3/4 payının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, davayı kabul etmişlerdir.
Mahkemece davanın kabulüne, 319 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişinin 24.05.2013 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 2850 m2’lik kısmının tapusunun iptali ile davacı adına aynı ada son parsel numarası verilerek tesciline, iptal edilen kısmın tapusundan terkinine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … vekili temyiz etmiştir.
Davalı, satın almaya dayalı tapu iptail ve tescil istemine ilişkindir. Dava konusu 319 parsel sayılı taşınmaz kök muris … adına kayıtlıdır. Davanın muris …’in tüm mirasçıları aleyhine açılması gerekir. Ne var ki, dosyada …’in tüm mirasçılarını gösterir şekilde veraset ilamı bulunmadığından mirasçıların tamamının davada yer alıp almadığı denetlenememektedir. Bu itibarla mahkemece kök muris …’in veraset ilamı getirilerek öncelikle usulüne uygun olarak taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
Diğer yandan, kısa kararda “davanın değişik kabulü ile, 319 parselini fenni bilirkişinin 24.05.2013 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 2850 m2 mesahalı yerin tapusunun iptaline, davacı adına aynı ada son parsel numarası verilerek tesciline, iptal edilen kısmın tapusundan terkinine”denilerek hüküm kurulmuş, gerekçeli kararda ise, “davanın davayı kabul eden davalılar yönünden kabul nedeniyle kabulüne, diğer davalılar yönünden ise davanın değişik kabulü ile 319 parselin fenni bilirkişinin 24.05.2013 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 2850 m2 mesahalı yeri tapusunun iptaline, davacı adına aynı ada son parsel numarası verilerek tesciline, iptal edilen kısmın tapusundan terkinine” şeklinde hüküm kurulmak suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında farklılık yaratıldığı görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nin “Hüküm, hükmün verilmesi ve tefhimi” başlıklı 294. maddesinde açıklandığı üzere mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Hüküm, yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur.
Aynı yasanın  “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
“Hükmün yazılması” başlıklı 298. maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
Temyiz edilen gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olduğu görülmüştür.
10.4.1992 tarihli ve 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararında kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni oluşturacağı, bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmasızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile vicdani kanaatine göre karar verebileceği öngörülmüştür.
Bu itibarla gerekçeli karar ile hüküm sonucunun çelişkili olması ve ayrıca hükmün infaza elverişli bulunmaması nedenleriyle de kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.