Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/7205 E. 2018/8812 K. 10.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/7205
KARAR NO : 2018/8812
KARAR TARİHİ : 10.12.2018

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.07.2005 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal, karşı davada temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair verilen 07.11.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı- karşı davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava; mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve kal, karşı dava; Türk Medeni Kanunun 725. maddesine dayanan temliken tescil istemine ilişkindir.
Davacı ve karşı davalı vekili, müvekkilinin maliki olduğu 18 No’lu parsele 19 No’lu parsel içindeki binanın tecavüzü olduğunu davalının iyi niyetli olmadığını belirterek, müdahalenin önlenmesini ve taşkın kısmın kal’ini talep ve dava etmiştir. Davalı ve karşı davacının açtığı davayı da kabul etmediğini ve reddini savunmuştur.
Davalı ve karşı davacı vekili, taşkın olduğu iddia edilen binanın değerinin arsa değerinden fazla olduğunu, iyi niyetli olduklarını, tecavüzlü alanın bedeli mukabilinde müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiş, karşı tarafın açtığı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece ilk kararda görevsizlik kararı verilmiştir.
Kararın temyiz edilmesi üzerine dairemizin 18/07/2008 gün ve 2008/8568- 9556 Esas, Karar sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davacı karşı davalının açtığı müdahalenin önlenmesi ve kal istemli davasının reddine, davalı ve karşı davacı vekilinin açmış olduğu temliken tescil davasının kabulüne karar verilmiştir
Hükmün Temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 09/12/2011 gün ve 2012/8708-10493 Esas, Karar sayılı ilamı ile gerekçenin hüküm kısmı ile çelişkili olması nedeni ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda mahkemece; davacı karşı davalının açtığı müdahalenin önlenmesi ve kal istemli davasının reddine, davalı ve karşı davacı vekilinin açmış olduğu temliken tescil davasının kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davacı- karşı davalı vekili ve katılma yolu ile de davalı karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Dairemizin 13/06/2013 gün ve 2013/6069-8970 Esas Karar sayılı ilamı ile davacı- karşı davalı vekilinin temyiz itirazları değerlendirilerek; bilirkişi raporlarına göre davalıların 19 parsel numaralı taşınmazındaki binanın imar uygulaması sonucunda davacının 18 sayılı imar parseline 1.40 m2 tecavüzlü hale geldiği hususunda bir çekişme bulunmadığı, Kesinleşen imar uygulaması sonucunda davalıların binasının bir imar parseli içerisinde bırakılmadığı, yani korunmaya değer görülmediği, imar planı kesinleşen yerlerde imar parsellerinin ifrazı veya tevhidi mümkün olmadığından imar parseline tecavüzlü yapılar nedeniyle Türk Medeni Kanununun 725. maddesi gereğince temliken tescil istenemeyeceği, mahkemece davacının imar parseline 140 m2 tecavüzlü yerin bedeli 19 sayılı parselin malikleri davalılara ödenmek kaydı ile davacının elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulüne, davalıların temliken tescil talebinin reddine karar verilmesi gereğince hükmün Bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmadan sonra mahkemece önceki kararda ısrar edilmesine karar verilmiştir.
Hükmü; davacı karşı davalı vekili ve katılma yolu ile davalı karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesi üzerine;
Hukuk Genel Kurulunun 16.03.2016 tarih 2014/14-1060 -2016/322 E-K Sayılı ilamı ile;
Mahkemece ikinci bozma ilamına uyularak verilen 06.02.2013 gün ve 2012/1368 E, 2013/118 K, sayılı kararın davacı yanında davalı- karşı davacı vekili tarafından da süresinde katılma yoluyla tamyiz edildiği, özel dairenin 13/06/2013 gün ve 2013/6069-8970 esas karar sayılı bozma ilamında davalı/karşı davacı vekilinin temyiz istemi hakkında bir inceleme yapılarak karar verilmediği ve direnme kararının davalı- karşı davacı vekili tarafından da süresinde temyiz edildiği, Özel Dairece yapılan temyiz incelemesinde davalı(karşı davacı) tarafın temyiz talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesinin zorunlu olduğu bu nedenle davalı- karşı davacı vekilinin temyiz istemi hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın dairemize gönderilmesine karar verilmiştir.
Açıklanan nedenlerle; Mahkemenin 06.02.2013 gün ve 2012/1368 E, 2013/118 K, sayılı kararının temyiz incelemesinin tekrar ele alınması gerektiğinden yeniden yapılan temyiz incelemesinde;
1)Yapılan yargılamaya toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı/karşı davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine,
2)Davacı- karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3194 sayılı İmar Kanununun 18/9. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkanı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır.
2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, imar parseli malikine karşı bedelinin ödenmesi kaydı ile yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
Yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olaya gelince; Dosyadaki bilgi ve belgelerden taraflara ait taşınmazın bulunduğu yerde kadastro işlemlerinin yapıldığı, 1998 yılında da imar uygulamasına geçildiği anlaşılmaktadır. Davalı ve karşı davacı, tecavüzün imar uygulamasından kaynaklandığını ileri sürmüştür.

Dosya içerisindeki 10.06.2009, 28.07.2009, 29.09.210 ve 16.06.2011 havale tarihli bilirkişi raporlarına göre davalıların 19 parsel numaralı taşınmazındaki binanın imar uygulaması sonucunda davacının 18 sayılı imar parseline 1.40 m2 tecavüzlü hale geldiği hususunda bir çekişme bulunmamaktadır. Kesinleşen imar uygulaması sonucunda davalıların binasının bir imar parseli içerisinde bırakılmadığı yani korunmaya değer görülmediği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan imar planı kesinleşen yerlerde imar parsellerinin ifrazı veya tevhidi mümkün olmadığından imar parseline tecavüzlü yapılar nedeniyle Türk Medeni Kanununun 725. maddesi gereğince temliken tescil de istenemez.
Dosya kapsamına, toplanan delillere göre; mahkemece davacının imar parseline 140 m2 tecavüzlü yerin bedeli 19 sayılı parselin malikleri davalılara ödenmek kaydı ile davacının elatmanın önlenmesi ve kal talebinin kabulüne, davalıların temliken tescil talebinin reddine karar vermek gerekirken söz konusu binanın tacavüzlü kısmının yıkılmasının fahiş zarar doğuracağından korunması gerektiği şeklindeki bilirkişi raporlarına itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle 1) Davalı- karşı davacı vekili’nin tüm temyiz itirazlarının reddine, 2) Davacı- karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 10.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.