Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/703 E. 2018/7977 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/703
KARAR NO : 2018/7977
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 04.08.2014 gününde verilen dilekçe ile suya müdahalenin men’i talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya müdahalenin men’i isteğine ilişkindir.
Davacı, … Mahallesinde bulunan taşınmazının 250-300 metre batı hududunda bulunan ve 1969 yılında kendi imkanları ile yaptığı kazı sonucu ortaya çıkan suyu taşınmazına getirerek su ihtiyacını karşıladığını, davalının bir yıl kadar önce dava konusu kaynağın başında yaptığı kazı sonrasında suyunun azaldığını, kurak geçen mevsimlerde ise suyun tamamen kuruduğunu ileri sürerek 45 yılı aşkın zamandan beri kullandığı su kaynağına davalı tarafından yapılan müdahalenin önlenmesini istemiştir.
Davalı vekili, suyun … ve …ya ait tarladan çıktığını ve özel su niteliğinde olduğunu, davalının taşınmaz maliklerinin izni doğrultusunda dava konusu suyu köy çeşmesine taşıyarak tüm köy halkının ortak kullanımına açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak … kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (…/…/…, Türk Eşya Hukuku, … 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,… vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 756/2. maddesi gereğince “Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak bir irtifak hakkı olarak … kütüğüne tescil ile kurulur” hükmü doğrultusunda kaynak hakkı ancak tapuda düzenlenecek resmi senetle … malikinin rızası ile kurulabilir.
Yine benzer şekilde Türk Medeni Kanununun 837. maddesi de “Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin malikini suyun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar. Bu hak, aksi kararlaştırılmadıkça başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer. Kaynak hakkı, bağımsız nitelikte ve en az 30 yıl için kurulmuş ise … kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Madde hükmünde belirtildiği üzere, kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde … kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (m.704/2). Bu durumda kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile … siciline tescil ile kazanılması mümkündür.
Gerçekten Türk Medeni Kanununun 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyu bu düzenlemelerin dışındadır. Nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemez.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahallinde 24.10.2014 tarihinde yapılan keşif sonucu jeoloji mühendisi tarafından düzenlenmiş 18.02.2015 tarihli bilirkişi ek raporunda, dava konusu kaynağın, tapulu taşınmaz üzerinde insan emeği ile toprak yüzeyine çıkarıldığını, debisinin 0,1 lt/sn olup çıktığı taşınmazın sınırlarını aşmayacak ölçüde az olduğundan özel su niteliğinde olduğunu, dava konusu su kaynağının 119 ada 54-55 parsel sayılı taşınmazlardan yarma yapılarak boruya alındığı ve … köy kavşağında herkesin yararlanması için yapılan çeşmeye akıtıldığını, dava konusu su kaynağının çıktığı taşınmaz malikleri … ve …nın tanık sıfatıyla alınan beyanlarında davacının, dava konusu suyu kendi taşınmazına almasına muvafakatları olmadığı, suyun tüm köy halkının kullanımına tahsis edilmesini istedikleri anlaşılmakla davacının özel su niteliğindeki dava konusu suya yönelik davasının reddi yerine, … mühendisi bilirkişinin, uzmanlık alanına girmediği halde bilimsel olmayan gerekçelerle dava konusu suyu, genel su olarak nitelendirmesi yönündeki görüşe mahkemece, üstünlük tanınarak suyun genel su olduğu; ancak davacının, su ihtiyacı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, ret kararı, sonucu itibariyle doğru olduğundan gerekçenin bu şekilde değiştirilip düzeltilerek hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın gerekçesinin DEĞİŞTİRİLEREK DÜZELTİLMESİ suretiyle ONANMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.