Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/6441 E. 2019/1244 K. 13.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/6441
KARAR NO : 2019/1244
KARAR TARİHİ : 13.02.2019

14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.07.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar …, … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki bulunduğu 1693 parsel sayılı taşınmaz lehine, bedeli ödenmek suretiyle komşu taşınmazlardan geçit hakkı tesisini talep etmiştir.
Davalı …, …, …, … davanın reddini savunmuşlardır. Diğer davalılar ise davaya karşı yazılı olarak cevap vermemiş ve duruşmalara katılmamışlardır.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacıya ait … ilçesi, … Mahallesi 1693 parsel lehine aynı yer 1687, 1688 ve 1689 parseller aleyhine, fen ve zirai bilirkişilerin 07.07.2014 tarihli rapor ve krokilerinde gösterilen 5 numaralı güzergah üzerinden 301,59 m2 miktarlı yerden, geçit hakkı tesisine karar verilmiştir.
Davalı …, … ortak imza ile verdikleri dilekçe ile hükmü temyiz etmişlerdir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nin 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanunu’nun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu tür davalarda uygulanan fedakarlığın denkleştirilmesi ilkesi gereğince öncelikle yüz ölçümü daha büyük olan parseller üzerinden geçit kurulması tercih edilmelidir.
Somut olaya gelince; her ne kadar davacı lehine geçit hakkı, hükme esas alınan 07.07.2014 tarihli bilirkişi raporunda yer alan 5 numaralı güzergahtan 1687, 1688, 1689 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine tesis edilmiş ise de; bu güzergahtan geçit kurulması halinde 1688 parsel sayılı taşınmazın üzerinde 12 adet beton direk yönünden yer değişimi gerektiği, ayrıca güzergah üzerinde kesilmesi gerekecek muhtelif yaşlarda toplam 27 adet armut ağacının bulunduğu tespitleri yapılmıştır. Taşınmazlara ait tapu kayıtları incelendiğinde 1688 parsel sayılı taşınmaz yüz ölçümünün 5100 m2, 1687 parsel sayılı taşınmaz yüz ölçümünün 2300 m2, 1700 parsel sayılı taşınmaz yüz ölçümünün 5000 m2 olduğu; 7 numaralı güzergahta yer alan geçitte ise 1685, 1696 ve 1700 parsel sayılı taşınmazlar yer almakla, 1685 parsel sayılı taşınmaz yüz ölçümünün 10.400 m2, 1696 parsel sayılı taşınmaz yüz ölçümünün 9000 m2, 1700 parsel sayılı taşınmazı yüz ölçümünün 5000 m2 olmakla daha büyük yüz ölçümüne sahip oldukları, aynı zamanda bu güzergah üzerinde yıkılması gereken yapı ve kesilmesi gereken ağaç bulunmadığı da anlaşılmıştır. Bu sebeple 7 numaralı güzergahta bulunan parsellerden geçit tesisinin büyüklük ve bedel yönünden 5 numaralı güzergaha göre daha uygun olabileceği mahkemece değerlendirilmeli, uygun görülmediği takdirde, diğer alternatiflerin değerlendirilmesi sureti ile sonuca varılmalıdır.
Kabule göre, davacının genel kadastral yola ulaşabilmesi için 5 numaralı güzergahtan geçit tesis edilmiş ise de, daha önceki mahkeme kararı ile aleyhine geçit tesis edilen 1689 parsel sayılı taşınmaz hissedarlarının davada taraf olmadığı anlaşılmıştır. 5 numaralı güzergahta 1687 ve 1688 parsel sayılı taşınmazlar aleyhine verilen geçitin, 1689 parsel sayılı taşınmazdaki geçite bağlanmasının, 1689 parsel sayılı taşınmazın yükünü arttıracağının gözetilmemesi ve hissedarlarının davaya dahil edilmemesi de doğru görülmediğinden, açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenler ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 13.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.