Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/6150 E. 2019/4920 K. 29.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/6150
KARAR NO : 2019/4920
KARAR TARİHİ : 29.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.12.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım sebebiyle tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, kavaklık vasfında bulunan 452 parsel sayılı taşınmazda hissedar olduğunu, davalının 12.09.2013 tarihinde 1/5 hisse satın aldığını belirterek önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, hissesini müvekkiline satan …’ın öncelikle davacıya teklif edildiğini, davacının satın almaması üzerine müvekkilinin eşiyle birlikte bu hisseyi satın alınarak kavak yetiştirmeye başladıklarını, taşınmazın m2 itibariyle devrinin yasak olduğunun söylenmesi üzerine … ile noterden yapılan kira sözleşmesi ile taşınmazın kullanıldığını, satış bedeli olan 18.000,00TL’nin kira bedeli olarak gösterildiğini, fiili taksimin yapılmış olduğunu beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 452 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı 1/5 payın iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; davalı vekili dava ve temyiz aşamasında, taşınmaz üzerinde fiili taksim bulunduğunu, taşınmazın paydaşlar arasında taksim edilip edilmediği konusunun araştırılmadığını ileri sürmüştür. Yine dosya içerisine alınan ve delil olarak dayanılan Dursunbey Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/102 Esas, 2011/232 Karar sayılı dava dosyasında keşif esnasında davaya konu taşınmaz başında dinlenen tanıkların taşınmazın hissedarlar arasında taksim edildiğini beyan ettikleri, keşif sonrası fen bilirkişi tarafından tanzim edilen 28.02.2011 tarihli raporda hissedarların kullandıkları kısımların krokide belirtilmiş olduğu anlaşılmıştır. Yargılama aşamasında dava konusu önalıma konu payın bulunduğu taşınmaz başında keşif yapılmamış, fiili taksimin olup olmadığı hususu açıklığa kavuşturulmamıştır. Yukarıdaki ilkede açıklandığı üzere, fiili taksim savunması davanın her aşamasında ileri sürülebilir. Bu nedenle, davalının ileri sürdüğü fiili taksim savunmasının araştırılması, yerinde yeniden keşif yapılarak HMK 259/2 maddesi gereğince tarafların tanıkları taşınmaz başında dinlenmesi, tüm taraf delilleri toplanıp özellikle dava konusu taşınmazda davacının ve davalıya pay satanların kullandığı yer olup olmadığı hususları üzerinde durulması, tanıklarca gösterilecek yerler fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle eylemli paylaşım olup olmadığı tespit edilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
29.05.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.