Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/6126 E. 2019/1153 K. 12.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/6126
KARAR NO : 2019/1153
KARAR TARİHİ : 12.02.2019

14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.05.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı tesisi talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 09.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, TMK’nın 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu 84 parsel sayılı taşınmaz yararına, davalılara ait 83 parsel sayılı taşınmaz üzerinden ya da mahkemece uygun görülecek başka bir güzergahtan geçit hakkı kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … davanın reddini savunmuştur, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu 84 parsel sayılı taşınmaz lehine, davalılar … ve … adına kayıtlı 79 ve 82 parsel sayılı taşınmazlardan 3 m2 genişliğinde, toplam 558 m2 üzerinde geçit hakkı kurulmasına karar verilmiştir.
Hükmü, davalı … temyiz etmiştir.
Bu tür davalar ülkemizde arazi düzenlenmesinin sağlıklı bir yapıya kavuşmamış olması ve her taşınmazın yol ihtiyacına cevap verilmemesi nedeniyle zorunlu olarak açılmaktadır. Geçit hakkı verilmesiyle genel yola bağlantısı olmayan veya yolu bulunsa bile bu yol ile ihtiyacı karşılanamayan taşınmazın genel yolla kesintisiz bağlantısı sağlanır. Uygulama ve doktrinde genellikle bunlardan ilkine “mutlak geçit ihtiyacı” veya “geçit yoksunluğu”, ikincisine de “nispi geçit ihtiyacı” ya da “geçit yetersizliği” denilmektedir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.
Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nun 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
TMK’nın 747/2 maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5 – 3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kriterler esas alınarak belirlenmelidir. Saptanacak bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin saptanmasından sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Somut olayda; dosya içerisindeki krokiden de anlaşıldığı üzere dava konusu lehine geçit hakkı tesisi talep edilen 84 parsel sayılı taşınmazın güney hududunun genel yola bağlantısı bulunduğu, mahkemece 14.11.2013 tarihinde yapılan keşif sonucu dosya içerisine alınmış 10.12.2013 tarihli hükme esas alınan fenbilirkişi raporunda da 84 parsel sayılı taşınmazın … Köyü yoluna cephesinin bulunduğu, taşınmazın bu kısmının eğiminin çok fazla olduğundan bu kısmın geçit hakkı tesisi için uygun olmadığı belirtilerek herhangi bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, 84 parsel sayılı taşınmazın, güneyinde bulunan genel yola cephesinin kaç metre uzunluğunda olduğu, eğiminin ne kadar olduğu belirlenmeksizin soyut ve açıklayıcı olmayan şekilde lehine geçit istenen taşınmazın genel yola bağlantısını sağlayacak tüm güzergahların fen bilirkişi raporunda gösterilmemesi doğru değildir. O halde mahkemece, öncelikle lehine geçit istenen 84 parsel sayılı taşınmazın tüm komşu taşınmazlarını ve genel yolları da gösterir geniş paftanın dosya arasına alındıktan sonra mahkemece, hüküm tarihine yakın bir tarihte ehil bilirkişiler ile keşif yapılması, keşifte lehine geçit istenen taşınmazın güneyinde bulunan genel yola cephesinin kaç metre olduğu belirlendikten sonra taşınmazın bu kısımdan genel yola ulaşımının mümkün olmayıp geçit ihtiyacının devam etmesi halinde uygun tüm güzergahların bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde gösterildikten sonra mahkemece yukarıdaki ilkeler doğrultusunda işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği düşünülmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmemesi ve aleyhine geçit hakkı kurulan taşınmaz maliklerine ödenmesi gereken geçit bedelinin hükümde her taşınmaz maliki için açık bir şekilde gösterilmemesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.02.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.