Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/5223 E. 2017/6824 K. 26.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5223
KARAR NO : 2017/6824
KARAR TARİHİ : 26.09.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı şirket vekili tarafından, davalı aleyhine 10.04.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 19.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı… Ltd. Şti. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 26.09.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av. … ile karşı taraftan davalı vekili Av. … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 10/04/2015 tarihli dilekçesi ile; davacının Türkiye’de faaliyet gösteren… Vatandaşlarının yer aldığı yabancı ortaklı bir şirket olduğunu, gerek şirket faaliyeti içerisinde gerekse yatırım ortaklığı amacı ile ülke genelinde taşınır ve taşınmaz mal edindiğini, şirket yetkililerinin yatırım amacı ile dava konusu … 665 ada 12 parsel (5 nolu mesken cinsli) taşınmazı satın almak istediklerini, şirket yetkilisinin yurtdışında olması nedeniyle … vatandaşı olan davalı adına alındığını, taşınmazın alım-satımına ilişkin tüm ödemelerin müvekkili şirketin hesabından satıcının hesabına konut bedeli şerhi yazılarak 27.11.2012 tarihinde 2 adet (212.320 Euro) ve (151.000 Euro) … dan yatırıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın davalı adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 363.000 Euro’nun (834.000TL) 27/11/2012 tarihinden itibaren en yüksek banka döviz mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili 27/07/2015 tarihli dilekçesi ile; dava konusu taşınmazın, davalı tarafından satın ve teslim alındığını, içerisine toplam 120.000 TL tadilat masrafı yapıldığını, satışın gerçek olduğunu, taşınmaz bedelinin davalı tarafından ödendiğini, davacı şirket hesabından gönderildiği belirtilen satış bedelinin davalının davacı şirket hesabına… dan transfer ettiği kendi parası olduğunu, davalının dava konusu taşınmazı satın alabilecek ekonomik gücünün olduğunu, satışın üzerinden 2,5 yıl geçtiğini, inanç sözleşmesinin yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.Mahkemece davacı tarafın iddiasını yazılı bir belge ile kanıtlayamadığı, banka dekontunun yazılı delil olarak kabul edilemeyeceği, davacı tarafça dava dilekçesinde ve delil listesinde açıkça yemin deliline dayanılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Hükmü, davacı şirket vekili temyiz etmiştir.İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;Dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmadığı takdirde satış bedelinin tahsili isteğine ilişkindir. Dava konusu 655 ada 12 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 5 no’lu mesken cinsli bağımsız bölüm 27.11.2012 tarihinde 12674 yevmiye no’lu resmi senet ile dava dışı satıcı … (Evlenmekle … ) adına kayıtlıyken 500.000,00 TL bedel ile davalı … adına satış yoluyla intikal etmiştir.Davacı; dava konusu taşınmazın davacı şirket tarafından 27.11.2012 tarihinde 2 adet (212.320 Euro) satıcı… hesabına (konut bedeli) açıklaması ile ve (151.000 Euro) yine satıcının eşi … hesabına … dan yatırıldığı belirtilerek dava konusu taşınmazın kendisi tarafından satış günü satıcılara… dan gönderilen paralarla satın aldığını ve tapu kaydının geçici olarak davalı adına oluşturulduğunu, tapunun davacıya devredilmesine davalının yanaşmadığını ileri sürerek tapu iptal ve tescil davası açmıştır.Yanlar arasındaki uyuşmazlık dava konusu taşınmazın davacı tarafından gönderilen paralarla satın alınıp alınmadığı ve tapu kaydının geçici olarak davalı adına oluşturulup oluşturulmadığı, dolayısıyla yanlar arasında inanç ilişkisi bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre davacı şirketin, taşınmaz sahibi olan satışı… ‘e gönderdiği paraya ilişkin 27.11.2012 tarihli dekontta açıkca “konut bedeli” yazdığı, diğer dekontun ise satıcının eşi… ‘e gönderilen paraya ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Davalı, davacı şirketin satış bedeline dair banka havalelerini yaptığı tarihten önce, satış bedelini davacı şirket hesabına … dan transfer ettiğini savunduğundan, HMK’nun 190. Maddesi gereğince ispat yükü yer değiştirmiştir. Davalı bu savunmasını yazılı delille kanıtlayamadığından davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.480,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.