Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/4807 E. 2019/292 K. 14.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4807
KARAR NO : 2019/292
KARAR TARİHİ : 14.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.12.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal ve alacak talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _

Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, kal ve alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 719 ada 67 parsel sayılı taşınmazdaki 11 numaralı ve 719 ada 51 parsel sayılı taşınmazdaki 7 numaralı dükkanların maliki olduğunu, davacıya ait olan bu iki taşınmaz arasında bulunan, 719 ada 50 parsel sayılı taşınmazdaki 1 numaralı dükkanın ise davalıya ait olduğunu, davalıya ait taşınmazın altında bulunan … AVM olarak kullanılan dükkanın kaldırıma ve yola taşmış olduğunu, belediyeden gerekli izinleri almadan ruhsatsız olarak bu taşkın yapının yapıldığını, davalıya ait husumet oluşturan bu kısmın kaldırımı işgal ettiğini ve müvekkiline ait dükkanlara geçişini engellediğini husumet konusu kısmın İmar Kanununa aykırılık teşkil ettiğini, bu kısmın sadece dükkanlara geçişi engellemeyip görsel açıdan da dükkanların önünü kapattığını ve dükkanların görünmesini engellediğini, bu sebeple müvekkilinin dükkanını kiraya veremeyip, zarara uğradığını, müdahalesinin men’ine ve taşkın yapıların kaldırılmasına, davacının 719 ada 51 parsel sayılı taşınmazdaki 7 numaralı dükkanını kiraya verememesinden dolayı uğramış olduğu 2.250,00TL zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, bu yapının 12- 13 yıl önce gerekli izinler alınarak yapıldığını, kaldırıma veya yola taşmanın olmadığını, müvekkilinin kendi mülkiyetindeki taşınmazına yapmış olduğu tentenin davacıya bir zararı olmadığını savunmuştur.
Mahkemece, davacının men’i müdahale ve kal yönünden davasının reddine, yoksun kalınan kira bedeli yönünden ise davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.
Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Bilirkişi raporlarında, bir elatma bulunup bulunmadığı, bu elatmanın katlanılabilir sınırlar içerisinde mi kaldığı, yoksa taşkın kullanmanın mı söz konusu olduğu tüm detayları ile açıklanmalı, taraflar arasındaki zorunlu çıkar çatışmalarını denkleştirecek, en adil çözüm yolu veya yolları gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmeli, davalının yaptığı veya diktiği şeylerin yıkılması veya sökülmesi, yaptığı tesis ve işletmelerin kapatılması, yasaklanması veya başka yere taşınması son çare olarak düşünülmelidir.
Davanın kabulüne karar verilebilmesi için, elatmanın mülkiyet hakkının aşırı ve taşkın kullanılması niteliği taşıması gerekir. Elatma objektif ölçütlere göre hoşgörü ve tahammül sınırları içerisinde kalmakta ise elatmanın önlenmesine karar verilemez. Başka bir anlatımla, taşkın kullanma yoksa hakimin olaya müdahalesi gerekmeyeceğinden davanın reddi gerekir.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri de gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Şu husus hemen belirtilmelidir ki, asıl olan, davacının mülkiyet hakkının korunması ve zararına sebebiyet veren durumun ortadan kaldırılmasıdır. Davacının katlanılabilme sınırlarını aşan bir zararı varsa, buna son vermek için davalının yapması gereken masraf davacının zararından daha fazla olsa bile, elatmanın önlenmesine ve eski hale getirmeye karar verilmelidir.
Davaya konu olayda davacı, davalının kendi taşınmazı üzerine ruhsatsız yani imara aykırı olarak yaptığı yapının taşınmazına zarar verdiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve kal’ini istemiştir.
Davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının sadece ruhsatsız olduğu ve imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp herhangi bir zarardan bahsedilmeden TMK’nin 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya ait 719 ada 50 parsel sayılı taşınmazdaki 09.07.2014 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde B ve C harfleri ile gösterilen bölümlerin davacının 719 ada 51 parsel sayılı taşınmazdaki dükkanını kiraya verememesine neden olduğu ileri sürülerek tazminata karar verilmiş ise de söz konusu bilirkişi raporunda B ve C harfleri ile gösterilen bölümlerin esasen imara aykırı olduğu komşuluk hukuku açısından aykırılık teşkil etmediği gerekçesiyle meni müdahale ve kal isteminin reddine ancak kira bedeli yönünden ise davanın kabulüne karar verilmek suretiyle hükmün gerekçesinde çelişkiye düşülmüştür.
Mahkemece, bilirkişi raporunda B ve C harfleri ile gösterilen bölümlerin davacının dükkanının görüş açısını kapatıp kapatmadığı, davacının dükkanını kiraya vermesine engel teşkil edip etmediği ve davacının bu nedenle bir zarara uğrayıp uğramadığı net bir şekilde açıklığa kavuşturulmalı, komşuluk hukukuna aykırılık tespit edilirse bu bölümlerin yıkımına karar verilmeli, aksi halde davanın reddine karar verilmelidir.
Değinilen tüm bu hususlar ve yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmeden yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
14.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.