Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/4244 E. 2019/172 K. 09.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4244
KARAR NO : 2019/172
KARAR TARİHİ : 09.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16.04.2014 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 27.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _

Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında … 1. Noterliği’nin 16.04.2012 tarih, 07666 numaralı Düzenleme Şeklinde Satış Vaadi Sözleşmesi imzalandığını, … … Mah. 13412 Ada, 17 Parsel, 13412 Ada 22 Parsel, 13419 Ada 40 Parsel, 13412 Ada 20 Parsel, 13412 Ada 18 Parsel sayılı gayrimenkullerdeki davalıya ait hak ve hisselerinin tamamının toplam 3.465,00TL bedelle davacıya satışının vaad ve taahhüt edildiğini, bedelinin de tamamen satıcı davalıya ödendiğini, satışı vaad edilen gayrimenkuller üzerinde … 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/1429 Esas sayılı dosyası ile ihtiyati tedbir kararı bulunduğundan, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh verilemediğini, 2. Sulh Hukuk Mahkemesindeki bu dava dosyası 2009/1756 Karar numarası ile neticelenip dosya kapatıldığı halde, davalının tedbir kararının kaldırılmasını sağlamadığı gibi, sözleşmeye konu gayrimenkulü tapuda devir ve ferağa da yanaşmadığını, bu hususta davalıya ihtarname çekildiğini belirterek, davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davayı kabul etmediklerini, satış vaadi sözleşmesinin hata ve hile ile imzalatıldığını davalının damadı ile davacı şirket arasında gaz alımı için sözleşme yapıldığını, bu sözleşmenin teminatı olarak taşınmazların verildiğini ancak hile ile satış vaadi sözleşmesi imzalatıldığını, taşınmazların değeri ile satış bedeli arasında fahiş fark olduğunu, müvekkilinin yaşlı ve ev hanımı olduğunu, ticaret ile ilişkisi bulunmadığını hatta tebligat evrakının damadı tarafından saklanarak müvekkiline ulaştırılmaması nedeniyle davadan geç haberdar olduklarını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davacının edimi ödemeden tescil talebinde bulunamayacağı gibi satış vaadi sözleşmesi imzalanırken tarafların gerçek iradesinin satış vaadi özleşmesi olmayıp davacı şirket nezdinde doğmuş ve doğacak borçların teminat altına almaya yönelik olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile önceki Medeni Kanunun 634. ve yürürlükteki Medeni Kanunun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak veren sözleşmelerdendir. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptal ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir. Davacı da 16.04.2012 tarihli sözleşme sebebiyle Türk Medeni Kanununun 716. maddesine dayanarak tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı savunmasında; damadı ile davacı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu ve buna ilişkin sözleşmelerin olduğunu, davaya konu taşınmazlardaki hisselerinin aslında satışını vaat etmediğini, sözleşmenin hile ile imzalatıldığını, dava konusu taşınmazların belirttiği sözleşmelere teminat amaçlı olarak satış vaadinde bulunulmuş gibi gösterildiğini belirtmiştir. Davalı savunması, biçimine uygun şekilde düzenlenmiş satış vaadi sözleşmesine karşıdır. HUMK’nun 295. maddesi uyarınca noterde düzenlenen bu tür senetler aksi ispat olununcaya kadar kesin delil teşkil eder. HUMK’nun 290. maddesine göre senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikteki işlemlerin de miktar ve değeri ne olursa olsun tanıkla ispatına olanak yoktur. Tanık beyanına göre sözleşmenin teminat amaçlı düzenlendiğinin kabulü mümkün değildir.
Davalı savunmasını kanıtlayamadığından mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi doğru olmamış, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZUMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.01.2019 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

KARŞI OY

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılamıyorum.