Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/4048 E. 2019/144 K. 08.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4048
KARAR NO : 2019/144
KARAR TARİHİ : 08.01.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.03.2015 gününde verilen dilekçe ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.11.2015 günlü hükmün ve 17.02.2016 tarihli ek kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin miktarı itibariyle reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil, ikinci kademede tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davacı ile davalıların murisi … arasında 22.09.1997 tarihli re’sen düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi sözleşmesi akdedilerek eski 7070 ada 4 parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde bulunan 2 katlı binanın altındaki … Caddesine bakan, dükkan vasfına haiz taşınmazın 500.000.000TL bedel ile davacıya satışının vaat edildiğini, bedelin nakden ödendiğini, 20 yıldan beri davacının bakkal olarak bu dükkanı işlettiğini, imar uygulaması sonucu davalıya ait hissenin 9025 ada 4 parsele gittiğini, davalının 26.08.2013 tarihinde ölümü ile mirasçılarına intikal eden hisselerin tapu kaydının iptali ile davacı adına tescili, tapu iptal ve tescil talebinin kabul edilmemesi halinde davalılara ait hisselerin rayiç bedeli belirlenerek dava tarihi itibariyle işletilecek yasal faizinin, rayiç bedeli belli olmadığı takdirde satış bedelinin günümüz değerine güncellenerek davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davacının dava konusu taşınmazda kiracı konumunda olduğunu, zilyetliğin teslim edilmediğini, davanın zamanaşımına uğradığını, satış vaadi sözleşmesine yazılı olan bedelin davacı tarafından ödendiğine dair herhangi bir makbuz sunulmadığını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, satış vaadi sözleşmesinin 22.09.1997 tarihinde yapıldığı, taşınmazda yıllardan beri satış vaadinde bulunan …’nin hissesinin bulunduğu, bu nedenle 10 yıllık zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle tapu iptal tescil ve tazminat isteminin ayrı ayrı reddine karar verilmiştir.
Mahkemece hüküm kurulmasından sonra, davalı vekilinin talebi üzerine tapu kaydındaki davalıdır şerhi kaldırılmış, davacı vekilinin itirazı üzerine ek kararla talep reddedilmiştir.
Davacı vekili asıl hükümle beraber ek kararı da temyiz etmiştir.
Ek karar, tapu kaydında davalıdır şerhinin kaldırılmasına itirazın reddi kararı olup, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 21.02.2014 tarihli 2013/1 E. 2014/1 sayılı Kararı gereğince itiraz üzerine verilen kararların temyiz yoluyla incelenemeyeceğine karar verildiğinden, itiraz mahal mahkemece değerlendirilecektir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Medeni Kanunun 706 ve Noterlik Kanununun 89. maddeleri hükmü uyarınca, noter önünde resen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan ve tam iki tarafa borç yükleyen kişisel hak veren sözleşmelerdendir.
Vaad alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet geçirme borcu yüklenen satıcıdan, edimini yerine getirmediğinde dava tarihinde yürürlükte bulunan Medeni Kanunun 716. maddesi uyarınca açılacak tapu iptali ve tescil davası ile edimin hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır ve bu süre sözleşmenin ifa olanağının doğmasından sonra işlemeye başlar. Ancak, satışı vaat edilen taşınmaz, sözleşme ile veya fiilen satış vaadini kabul eden kişiye, yani vaat alacaklısına teslim edilmiş ise, on yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılan davalarda zamanaşımı savunması Medeni Kanunun 2. maddesi uyarınca iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağından dinlenmez.
Somut olaya gelince; davacı ve davalıların murisi … arasında … 3. Noterliği’nce 22.09.1997 tarih ve 51374 sayılı satış vaadi sözleşmesi düzenlenmiş, eski 7070 ada 4 parselde bulunan dükkan vasıflı taşınmazın satışı taahhüt edilmiştir. Anılan sözleşmede bedelin nakden ödendiği açıkça belirtilmesine rağmen…’nin davacı … ’ya zilyetliği teslim ettiğine dair bir açıklık bulunmamaktadır. Ancak davacı dava konusu dükkanın kendi kullanımında olduğunu ve bakkal olarak işlettiğini beyan etmiş, dava dilekçesi ekinde elektrik ve telefon faturaları ve makbuz suretleri sunmuştur. Davalılar ise davacının kiracı konumunda olduğunu savunmuşlar, zımni olarak zilyetliğin teslim edildiğini beyan etmişler, kira ilişkisini ispatlayacak belge sunamamışlardır. Yukarıda açıklandığı üzere satımı vaadedilen taşınmazın teslimi halinde zamanaşımı süresi söz konusu olamayacağından mahkemece işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.01.2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.