Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/3932 E. 2018/9326 K. 20.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3932
KARAR NO : 2018/9326
KARAR TARİHİ : 20.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18/12/2014 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08/12/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR

Dava, komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin bitişik taşınmaz komşusu olan davalının yaptırdığı tadilat işlerinden dolayı müvekkilinin bahçe duvarının delindiğini, sonradan tıkanmasına karşın halen hasarlı olduğunu, tadilat işleri nedeni ile çok gürültü çıkarıldığını, müvekkilinin doğalgaz aksamından olan kombisinin bozulduğunu beyanla davalının müdahalesinin menine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme, davalının davacıya ait konutun zemin katından 1. katına çıkan merdiven holünün duvarına iki adet delik açmak suretiyle oluşan müdahalesinin menine, eski hale getirilmesi talebi olmadığından bu yönde karar verilmesine yer olmadığına, davacının tadilat sırasında kombisine zarar verildiği ayrıca oluşan gürültü nedeniyle gürültünün standart dışına çıkıldığı kanıtlanamadığından ve ayrıca halen devam eden bir gürültü bulunmadığından bu yöndeki müdahalenin önlenmesi taleplerinin reddine, tadilat işlemlerinin davalı tarafça bundan sonra çevresel gürültünün değerlendirilmesi ve yönetimi yönetmeliği ve … Belediyesi Zabıta yönetmeliği kapsamında ve belediyeden alınacak izinler doğrultusunda saat 10:00-18:00 saatleri arasında davacıya ait konuta fiilen zarar vermeyecek şekilde yapılmasına muarazaanın bu şekilde çözümlenmesine karar vermiştir.
Hükmü, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengelerini gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların tapu kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya tapu fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
6100 sayılı HMK’nın “Hükmün kapsamı” başlıklı 297/2. maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Anılan yasa maddesine göre, hükmün infaza elverişli olarak kurulması gerekir.
Somut olayda, davanın kabulüne karar verilmiş ise de infaza elverişli olmayan bir karar kurulmuştur. Mahkemece, davacı yana komşuluk hukukuna aykırılık ile sonuç olarak ne talep ettiği açıklattırılarak, iddia olunan müdahalenin devam edip etmediği de dikkate alınmak sureti ile davacının talebinin sadece gürültüden kaynaklanan müdahalenin meni olması halinde davanın reddine karar verilmeli, zararlara ilişkin talep bulunması halinde ise zararların saptanılması ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.