Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/3262 E. 2018/9453 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3262
KARAR NO : 2018/9453
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 14.03.2013 gününde verilen dilekçe ile geçit hakkı kurulması talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 12.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, … İlçesi, … Mahallesi 2697 parsel sayılı taşınmazın 7033 sokağa açılan ve fiilen kullanılan yolunun mevcut olmasına rağmen 2693 ve 2694 parsel sayılı taşınmazlar üzerine yapılan düğün salonlarını işleten kişiler tarafından yıllardır fiilen yol ve kadastral paftalarda gösterilen kanalların kapatıldığını, düğün salonlarının bu şekilde genişlediğini, davacıya ait taşınmazın … ‘nın en işlek yolu olan 7033 sokağa çıkışının engellendiğini belirterek davacının 2697 parsel sayılı taşınmazı lehine davalılara ait parsellerden uygun görülecek yerden en az 7 metre eninde geçit hakkı kurulmasını istemiştir.
Davalı … vekili, belediyeye ait 2694 ve 2695 parsel sayılı taşınmazların imar planında turizm ve rekreasyon alanları dahilinde kaldığını, 2698 parsel maliki … tarafından 1994 yılında … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde belediye aleyhine geçit hakkı davası açıldığını, 1995/620-980 sayılı kararla 2694 parsel sayılı taşınmazdan 34m2’lik geçit hakkı tesisine karar verildiğini ve tapuya işlendiğini, ayrıca 2697 parsel maliki olan davacı tarafından belediyeye verilen dilekçede 2698 parsel sahibinin ya da işleticisinin belediyenin mülkiyetinde bulunan 2694 ve 2695 parsel sayılı taşınmazları işgal ettiği ve kanalları kapattığının bildirildiğini, bu şikayetle ilgili gerekli işlemlerin yapıldığını, bu nedenlerle 2694 parsel üzerindeki daha önce kurulmuş geçit hakkı bulunduğundan bu parsel ile 2695 parsel aleyhindeki davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili; müvekkilinin taşınmazının geçit hakkı tesisi için uygun olmadığını, bu davalının parselinde su kanalı ve tescilli, çok yaşlı anıt çınar ağacı bulunduğunu, keza bu davalıya ait parselin başka bir bölümünde ruhsatlı ve imar düzenlenmesi çerçevesinde yapılmış düğün salonu ve gazino türü yapı bulunduğundan geçit hakkı tesisinin mümkün bulunmadığını, aksi halde yapının yıkılması gerekeceğini, geçit hakkının belediyeye ait 2695 parselden geçmesinin mümkün olabileceğini, davacının 2697 parsel sayılı taşınmazını bu parseli çevreleyen 2704 ve 2706 parsellerin de maliki olan …’dan satın aldığını, satış öncesinde bu parsellerin fiilen bir bütün olduğunu ve hepsinin 7013 sokağa geçişinin bulunduğunu, ancak … isimli şahsın daha işlek olan 7033 sokağa geçiş elde etmek için elindeki parsellerden en küçük olan 2697 parsel sayılı taşınmazı kendi yakını ve çalışanı olan …’ya 23.01.2003’de satarak devrettğini, bu satışın muvazaalı olduğunu ve 15.02.2013 tarihinde de eldeki davanın açıldığını, davacının iyi niyetli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Maliki olduğu taşınmazı yargılama safhasında … Çarşı Mağazaları Ltd. Şti’ne devreden davalı … vekili davanın reddini istemiştir.
Davalı …’ın vefatı ile davaya dahil edilen mirasçıları davaya cevap vermemişlerdir.
Dava 2697 parsel maliki … tarafından açılmış ancak taşınmaz yargılama aşamasında aynı zaman da davalı … mirasçısı olan …’a satılmış ve tüm haklar da yeni malik …’a temlik edilmek suretiyle dava … tarafından takip edilmiştir.
Mahkemece, lehine geçit hakkı talep edilen 2697 parsel sayılı taşınmaz ile davalı …’ın diğer parselleri bir bütün olarak düşünüldüğünde 7013 sokağa açılan geçişinin bulunduğu, parsellerden bir tanesinin muvazaalı olarak satıldıktan sonra bu parsel lehine geçit hakkı talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğu, davanın Medeni Kanununun 2. Maddesinde belirtilen objektif iyi niyet kurallarına aykırı olarak açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 747. maddesi gereğince geçit hakkı kurulması isteğine ilişkindir.
Geçit hakkı verilmesine ilişkin davalarda, bu hak taşınmaz leh ve aleyhine kurulacağından leh ve aleyhine geçit istenen taşınmaz maliklerinin tamamının davada yer alması zorunludur. Ancak, yararına geçit istenen taşınmaz paylı mülkiyete konu ise dava paydaşlardan biri veya birkaçı tarafından açılabilir.

Geçit tesisi davalarında başlangıçta davacı tarafından öngörülemediğinden dava dilekçesinde talep edilen yer dışındaki güzergahlardan da geçit kurulması gerekebilir. Bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olması kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığından 6100 sayılı HMK’nin 124. maddesi gereğince dürüstlük kuralına aykırı olmayan bu taraf değişikliği talebi kabul edilerek davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmelidir.
Türk Medeni Kanununun 747/2. maddesi gereğince geçit isteği, önceki mülkiyet ve yol durumuna göre en uygun komşuya, bu şekilde ihtiyacın karşılanmaması halinde geçit tesisinden en az zarar görecek olana yöneltilmelidir. Zira geçit hakkı taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı olmakla birlikte, özünü komşuluk hukukundan alır. Bunun doğal sonucu olarak yol saptanırken komşuluk hukuku ilkeleri gözetilmelidir. Geçit ihtiyacının nedeni, taşınmazın niteliği ile bu ihtiyacın nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenmeli, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakârlığın denkleştirilmesi prensibi dikkatten kaçırılmamalıdır.
Uygun güzergah saptanırken önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yön ise, aleyhine geçit kurulan taşınmaz veya taşınmazlar bölünerek kullanım şekli ve bütünlüğünün bozulmamasıdır. Şayet başka türlü geçit tesisi mümkün değilse bunun gerekçesi kararda açıkça gösterilmelidir.
Yararına geçit kurulacak taşınmazın tapuda kayıtlı niteliği ve kullanım amacı nazara alınarak özellikle tarım alanlarında, nihayet bir tarım aracının geçeceği genişlikte (emsaline göre 2,5-3 m.) geçit hakkı tesisine karar vermek gerekir. Bu genişliği aşan bir yol verilmesinin zorunlu olduğu hallerde, gerekçesi kararda dayanakları ile birlikte gösterilmelidir.
Saptanan geçit nedeniyle yükümlü taşınmaz malikine ödenmesi gereken bedel taşınmazın niteliği gözetilerek uzman bilirkişiler aracılığı ile objektif kıstaslar esas alınarak belirlenmelidir. Bu bedel de hükümden önce depo ettirilmelidir. Hemen belirtmek gerekir ki, bedelin belirlenmesinden sonra hüküm tarihine kadar taşınmazın değerinde önemli derecede değişim yaratabilecek uzunca bir süre geçmiş veya bedel tespitinden sonra yörede taşınmazın değerini artıracak değişiklikler meydana gelmiş olabilir. Bu gibi durumlarda mülkiyet hakkı kısıtlanan taşınmaz malikinin mağduriyetine neden olmamak ve diğer tarafın hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak olası davranışlarını önlemek için hüküm tarihine yakın yeni bir değer tespiti yapılmalıdır.
Kurulan geçit hakkının Türk Medeni Kanununun 748/3 ve 1012. maddesi ile yeni Tapu Sicil Tüzüğünün “İrtifak hakları ve taşınmaz yükünün tescili” başlıklı 30. maddesi gereğince kütük sayfasında ayrılan özel sütununa tesciline karar verilmelidir.
Geçit hakkı kurulmasına ilişkin davalarda davanın niteliği gereği yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; geçit hakkı taşınmazların yol ihtiyacı gözetilerek taşınmazlar lehine ve aleyhine tesis edilir. Taşınmaz maliklerinin iyi niyetli veya kötü niyetli olmasının bu hakkın kullanılması ve geçit ihtiyacının bulunduğunun saptanması halinde bir önemi yoktur. O halde mahkemece yerinde yeniden keşif yapılarak 2694 parsel sayılı taşınmazlardan daha önce kurulmuş bulunan geçit yerine mümkün olduğu kadar bağlantı yapılmasını da sağlayacak şekilde tüm alternatifler değerlendirilerek, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda inceleme yapılıp keşfi açıkça izlemeye elverişli ve uygun kroki ve raporlar düzenlettirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, aksine bir kısım görüş ve değerlendirmeler ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.12.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.