YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3090
KARAR NO : 2018/7866
KARAR TARİHİ : 15.11.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 24.06.2015 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkından kaynaklanan … iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 01.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, önalım hakkından kaynaklanan … iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının 42 parsel sayılı taşınmazda 03/06/2015 tarihinde 1/56 pay satın aldığını, davalı adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, 42 parsel sayılı taşınmazın fiilen taksim edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, cevap dilekçesinin süresinden sonra verilmesi ve bedel depo edildikten sonra fiili taksim iddiasında bulunulması nedeniyle fiili taksim konusunda inceleme yapılmamış, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; dava konusu 42 parsel sayılı taşınmazda davalının fiili taksim savunması değerlendirilmemiştir.
Bu durumda mahkemece işin esasına girilmeli, fiili taksim olup olmadığı, fiili taksim varsa taşınmazın hangi bölümünün kimler tarafından ve ne şekilde kullanıldığı hususları araştırılmalıdır. Bu nedenle mahallinde keşif yapılarak HMK 259/2 maddesi gereğince tarafların tanıkları varsa taşınmaz başında dinlenerek davacının kullandığı ve davalıya pay satan kişinin kullandığı ayrı ayrı bölümler bulunup bulunmadığı belirlenmeli, çelişkili beyanlar varsa giderilerek fiili taksim olgusu var ise fen bilirkişisi tarafından düzenlenecek krokide denetime elverişli şekilde işaretlenmek suretiyle fiili taksimin mevcut olup olmadığı saptanmalı, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, değinilen hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.