Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/2816 E. 2018/7739 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2816
KARAR NO : 2018/7739
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 09.02.2011 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan eski hale iade ve yıkım talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.07.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan kal ve eski hale iade istemlerine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin … Sitesi, 112 ada 10 parselde kayıtlı taşınmazın maliki olduğunu, davalıların ise yine aynı sitede 1 ada 74 parselde kayıtlı taşınmazın malikleri olduğunu, davalıların taşınmazların projesine ve imara aykırı bir şekilde kaçak çatı katı inşaa ettiklerini, kat maliklerini yönetim planına da uymakla yükümlü olduğunu ileri sürerek davalılar tarafından kendilerine ait bağımsız bölüm üzerinde kat mülkiyetine, projeye, imara ve yapı ruhsatına aykırı şekilde yapılan mimari değişikliklerin eski hale iadesi ve kal’ine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, taraflara ait parsellerin ayrı adalarda olduğunu, … Sitesi’nin 11 ada ve 32 parsel üzerinde kurulu 281 tane bağımsız bölümden oluştuğunu, davacının ayrı bir parsel üzerinde kendisine ait yapısı olup bu davayı açmakta hukuki yararı ve aktif dava ehliyeti olmadığını, … Sitesi’nin 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’na 5711 Sayılı Kanun ile eklenen 66. ve devam eden maddelerinde düzenlendiği şekilde toplu yapılara ilişkin hükümlere tabi ve buna göre yapılıp tapuya tescil ettirilen toplu yapılar yönetim planına göre yönetilen toplu yerleşim alanı olduğunu, davaya konu taşınmazda 634 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanma imkanı olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile; “…davalıya ait taşınmazda bina giriş cephesinde, çatıda bulunan 73.50cm x 93cm² lik pencerenin kaldırılmasına, bina arka cephesindeki pencerenin projesine uygun olan 80 x 60m²’lik ebadına çekilmesine ve bina brüt inşaat m² alanını artırmış olan çatı arası çıkış merdiveninin kaldırılmasına, bu suretle binanın projesine ve imara uygun hale getirilmesine” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nun “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Elatmanın önlenmesi davası açılabilmesi için kural olarak zararın doğmuş olması gerekir. İleride zarar doğacağından bahisle dava açılamayacağından bu şekilde açılan davalar reddedilmelidir. Ancak, istisnai durumlarda, henüz zarar doğmadığı halde, yakın gelecekte zarar doğacağı pek muhtemel veya muhakkak ise, davacıya zarar tehlikesinin önlenmesi davasını açma hakkı tanınmalı, zararın doğması beklenmemelidir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanma amaçları göz önünde tutularak normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir, hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek tarafların yarar ve çıkar dengeleri de gözetilmek suretiyle bunların en uygununa karar verilmelidir.
Bunun için de mahkemece öncelikle taraflara ait taşınmazların … kayıtları ile çap ve krokileri getirtilmeli, yapılacak keşifte, kadastro mühendisi veya … fen memuru bilirkişi yanında davanın niteliğine, tarafların iddia ve savunmalarına göre, en uygun ihtisas grubu ve meslek erbabından seçilecek bilirkişiler hazır bulundurulmalı; düzenlenecek bilirkişi raporlarında, alınması gereken önlemler ile tazminat, ecrimisil, yıkım ve eski hale getirme istekleri varsa, bunlar gerekçeli olarak gösterilmelidir. Davacının zararının önlenmesi esas olmakla birlikte, davalıya da en az zarar verecek veya külfet yükleyecek önlem veya önlemler belirtilmelidir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece, dava konusu taşınmazın mahallinde yapılan keşif sonucu dosyaya sunulmuş 23.05.2013 tarihli inşaat mühendisleri bilirkişi raporunda; davalıların taşınmazında ruhsata bağlı tasdikli mimari tatbikat projesine, imar yönetmeliğine, yönetim planına aykırı yapılan söz konusu imalatların davacının taşınmazından görünmeyeceği davacıya ait yapının … Evleri 112 ada 10 parsel içinde, davalılara ait yapının ise … Evleri 1 ada 74 parsel içinde bulunduğu ve taraf taşınmazları arasında 262 m. mesafe bulunduğu, her iki parselin birbirleriyle fiili irtibatları, müşterek duvar, bahçe veya müştemilatları da söz konusu olmadığı davacının hak ve çıkarının zedelenmeyeceği, rahatsız ya da huzursuz olmayacağı gibi davacıyı zarara uğratmayacağı vurgulanmıştır. Davaya konu olayda davacı, davalıların kendi çatı katlarına ruhsatsız yani imara aykırı olarak yaptığı imalatın kal’i ve eski hale iadesini istemiştir. Davalının kendi taşınmazı üzerine yaptığı yapının salt ruhsatsız olduğu, imara aykırı bulunduğu ileri sürülüp, TMK’nun 737. maddesi uyarınca yıkım ve eski hale getirme istenemez. Yapının imara aykırı olması yanında bir zararın doğması da şarttır. Salt imara aykırılık, idari mercileri ve idare mahkemelerini ilgilendiren bir husustur. Bu durumda yukarıda değinilen ilkelere göre, davalının imara aykırı imalatlarından ötürü komşuluk hukukuna aykırılığın gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden bütün bu hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine,
kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,13.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.