Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/2209 E. 2018/9452 K. 26.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2209
KARAR NO : 2018/9452
KARAR TARİHİ : 26.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.05.2013 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair verilen 14.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili, … Köyü 221 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalı …’e ait olduğunu, bu tarladan çıkan yeraltı suyunun kadimden bu yana davacı köyün … Mahallesi tarafından kullanıldığını 1968 yılında … Müdürlüğü (YSE) tarafından yapılan etütlerin ve onayın ardından davacı köyün mevcut durumu, yakınlarında başkaca herhangi bir su kaynağı olmaması ve bu durumun mağduriyete yolaçması nedeniyle kamu yararı gözetilerek davaya konu taşınmazdaki su kaynağından davacı köyün … Mahallesine içmesuyu için boru hattı döşediğini ve o yıllardan itibaren kesintisiz olarak davacı köye akıtıldığını, ancak bu su kaynağı ile ilgili olarak davalı tapu maliki … ‘nin diğer davalı … lehine tapuda yapılan 16.11.2012 tarihli işlemle tanıdığı irtifak hakkı ile taşınmaz üzerinde bulunan 3×3 ebatında 9 m2’lik kısımda bulanan su kaynağının süresiz olarak kullanım hakkını davalı köye bağışladığını, bu işlemin ardından davalılar tarafından kadimden beri davacı köye akmakta olan su hattının kesildiğini, davacı köyün 16.11.2012 tarihinden beri susuz kaldığını ve mağduriyetin halen devam ettiğini, davalı köyün başka su kaynaklarının mevcut olduğunu, bu su kaynağının davalı köy için zaruri olmadığını, davacı köyün civarında ise başka hiçbir su kaynağının bulunmadığını, davalılar arasında tesis edilen irtifak hakkı ve buna ilişkin tapu müdürlüğünde yapılan tescil işleminin hukuka aykırı olduğunu, yeraltı sularının devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunduğunu belirterek, davacı aleyhine yapılan suya haksız elatmanın önlenmesi ve davaya konu taşınmaz üzerindeki mevcut su kaynağı üzerinde bulunan su hattının eski hale getirilmesi ile davacı köye tekrar akmasının sağlanmasını davalılar arasındaki irtifak hakkına ilişkin yapılan işlemin de iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili; davanın … Köyü adına açılmasının doğru olmadığını, köyün iki kısımdan oluştuğunu, … Mahallesinde tek bir hane bulunduğunu, davacı köyün aktif husumet ehliyetinin olmadığı, yeraltı sularında arazi sahibinin intifa hakkının devrinde veya kiralanmasında hakkı bulunduğuna, davacı köyün birçok su kaynağının mevcut olduğunu, … Mahallesinin resmi tescilli sularının bulunduğuna ve bu suyun davacı köyün büyük kısmı tarafından halen kullanıldığını, davacının bunun dışında 3 adet daha su kaynağının olduğunun dava konusu sudan davalı köyün yararlanma hakkının yasayla güvence altına alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, irtifak hakkının iptaline davacının elatmanın önlenmesi talebinin kısmen kabulü ile inşaatçı bilirkişinin raporunda belirtildiği şekilde taraflar arasında su rejimi kurulmak suretiyle davalının elatmasının önlemesine, eksik hale getirme talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava suya vaki elatmanın önlenmesi ve eski hale getirme istemine ilişkindir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte birlikte kazanılabilir. Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yer yüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir. Uygulamada kaynak; “yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan suları yeraltı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik sonucunu doğurmaz. (TMK. md. 756/3)
Somut olayda, mahkemece yerinde yapılan keşif sonucu bilirkişi raporları düzenlenmiş olup, bu raporlar hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı gibi, dava konusu hakkında uzman olmayan inşaat mühendisi bilirkişinin düzenlediği ek rapora göre su rejimi kurulmak suretiyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda, daha sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için suların en az olduğu bir dönemde su işlerinden anlayan uzman bilirkişiler seçilerek mahkemece yeniden keşif yapılmak suretiyle öncelikle davalı …’nin bahçesinden çıkan dava konusu suyun debi ölçümünün yapılması, özel su veya genel su niteliğinin tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanması, jeoloji mühendisi, hidrolog ve ziraat mühendisinden oluşturulacak bilirkişi heyetine yaptırılacak bu inceleme sonucunda suyun niteliği saptandıktan sonra genel su olduğunun anlaşılması halinde tarafların suya ihtiyaç durumları bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmeli tarafların kullandığı başka sular varsa bunlar da gözetilerek dava konusu suya olan ihtiyaçlarını belirten ayrıntılı rapor alınmalı, içme suyu ihtiyacının kullanma suyuna göre öncelikli olduğu da dikkate alınarak gerektiği takdirde tarafların sudan yararlanma şekil ve şartlarını gösterir. İnfaza elverişli bir su rejimi kurularak sonuca gidilmesi gerekirken, değinilen bu yönler gözetilmeksizin, eksik inceleme ve araştırma sonucu, suya ilişkin bu davada uzman olmayan bilirkişinin düzenlediği rapora göre yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.12.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.