YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19249
KARAR NO : 2020/7836
KARAR TARİHİ : 26.11.2020
14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.11.2012 gününde verilen dilekçe ile irtifak hakkına elatmanın önlenmesi ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, irtifak hakkına elatmanın önlenmesi ve kal isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin irtifak hakkı sahibi olduğu 1561 parsel sayılı taşınmaz üzerine davalının ruhsatsız bina yapmak sureti ile havai irtifak hakkını ihlal ettiğini belirterek emniyet mesafesine müdahalenin önlenmesini ve binanın irtifak hakkına tecavüzlü kısmının kal’ini talep etmiştir.
Davalı, irtfak hakkına müdahalenin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Bilindiği üzere irtifak hakkı, eşyayı kullanma ya da ondan yararlanma veya gerek kullanma ve gerekse yararlanma yetkisini sağlayan sınırlı ayni haktır. İrtifak hakkının içeriğini oluşturan yetkiler, kural olarak sınırlıdır. Böyle olduğu için de hak sahibine, hakkın konusu eşya üzerinde kullanma ve yararlanma yönünden sınırlı bir egemenlik sağlar. Bu ayni hak, herkese karşı ileri sürülebilir. Türk Medeni Kanununda irtifak hakkının hak olarak korunması için özel bir hüküm yoksa da, bu konuda mülkiyete ilişkin kurallar örnek olarak uygulanır. Böyle olunca da, irtifak hakkı sahibi, Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinden yararlanarak, müdahalenin önlenmesi davası açabilir.
Davacının, lehine irtifak hakkı tesis edilen taşınmazdan, davalının müdahalesinin men’ini ve inşa edilen binanın yıkımını istemesi, ayni nitelikteki irtifak hakkının kendisine verdiği bir hakkı kullanmaktan ibarettir.
Öte yandan, kural olarak taşınmaz üzerinde yapılan bina ve inşaat, o yerin tamamlayıcı parçası (mütemmim cüz’ü) olup, hukuksal durumu arza bağlıdır.
Dava ehliyeti davada taraf olma ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nun 50.maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olacağı hüküm altına alınmıştır. Yasa hükmünde belirtildiği üzere taraf ehliyeti, medeni hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Maddede gerçek ve tüzel kişi ayırımı yapılmaksızın, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi hükmü uyarınca, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklarıyla bağlı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Elatmanın önlenmesi ve kal istemine ilişkin bu tür davalarda, davalı taşınmazın tüm kayıt maliklerinin davalı olarak davada yer alması zorunludur. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir.
Somut olaya gelince; davacının irtifak hakkına sahip olduğu dava konusu 1561 parsel sayılı taşınmazın uyap sistemi üzerinden yapılan sorgusunda taşınmazdaki tüm hisselerin Sultanbeyli Belediye Başkanlığı adına tescil edildiği taşınmazın tapu kaydının pasif olduğu, Taşınmaz üzerine bina inşa eden davalının tapuda paydaş olmadığı, anlaşılmıştır.
Dava konusu taşınmaz üzerindeki yapının yıkımına karar verildiğinden davada taraf olmayan tapu kayıt maliklerinin hukuku da etkileneceğinden dava taşınmazın malikine yöneltilmeen pasif dava ehliyetinin gerçekleştiğinden söz edilemez.
Bu durumda mahkemece; öncelikle dava konusu 1561 parsel sayılı taşınmazın tapu müdürlüğünden güncel tapu kaydı istenerek, davacıya tapu kayıt malikleri hakkında ayrı bir dava açmak üzere uygun süre verilmesi, açılırsa eldeki dava dosyası ile birleştirilmesi ya da harçlandırılmış dilekçe ile tapu kayıt maliklerinin davaya katılmaları sağlanıp taraf teşkili tamamlandıktan sonra davanın esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili tamamlanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.11.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.