YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19216
KARAR NO : 2018/8117
KARAR TARİHİ : 23.11.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 05.07.2007 gününde verilen dilekçe ile muvazaanın men’i, maddi ve manevi tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, komşuluk hukukuna dayalı muarazanın giderilmesi, maddi ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalıların murisi …’nin 4 ada 4 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduklarını, davacının taşınmaz üzerine 1972 yılında betonarme üç katlı bina inşaa ettiğini, aynı taşınmaz üzerinde davalıların murisi …’in de 1985 yılında inşaata başladığını ancak bu inşaatı fenne ve tekniğe aykırı olarak ve ruhsatsız, kaçak olarak yaptığını, bu durumun daha önce açılan tespit ve tazminat davalarında bilirkişi raporları ile sabit olduğunu ve encümen kararı ile davalı inşaatının yıkımına karar verildiğini, ancak söz konusu yıkım kararına rağmen inşaatın yapımına devam edildiğini, davalıların murisinin inşaatı nedeniyle müvekkiline ait binada çatlaklar, eğilme ve kaymaların meydana geldiğini, müvekkilince açılan men’i müdahale ve kal davasının 1990 yılında kabul edildiğini ancak bu kararın gereğinin ilgililerince yerine getirilmediğini, bu nedenle de müvekkilinin can ve mal emniyeti açısından evi terketmek zorunda kaldığını, ilk iki katta oturan kiracıların da can ve mal emniyeti açısından evi terketmek zorunda kaldıklarını, bu şekilde vekil edenin kira gelirinden de yoksun kaldığını, 1985 yılında tazminat davası açıldığını ve 1995 yılı arasındaki zararların tazmin edilerek giderildiğini, arzettiği tehlike nedeniyle belediye encümenince müvekkiline ait binanın yıkımına ilişkin 15.01.1998 tarihinde karar alındığını ancak binanın tamamen yıkılmadığını, sadece tavanlar ile tabanlar yıkılarak binanın oturulamaz hale getirildiğini, müvekkiline ait binaya yaslanarak ayakta kalan davalı tarafın binası nedeniyle müvekkilinin onca zamandır binasını tamir edemediğini ve yıkamadığı gibi başka bir amaç için de kullanamadığını ileri sürerek davalı tarafa ait binanın yıkılmasını, davalının taşınmazına teminatsız ihtiyati tedbir konulmasını, başka amaçla kullanmaması nedeniyle müvekkilinin binasının tamamen yıkılmasını, müvekkilinin binasının oturulamaz hale gelmesi sonucu belediye ekiplerince yıkılması neticesinde uğranılan maddi zararlar ile yeni binanın inşaası için gereken masraflar sonucu uğranılan maddi zararın karşılığında şimdilik 10.000,00TL’nin yasal faiziyle ödenmesini, binanın 1998 yılınan bu yana kullanılamamasından kaynaklanan zararlar ile mahrum kalınan kira geliri nedeniyle son tazminat ilamı tarihinden itibaren dava tarihine kadar geçen süre için şimdilik 5.000,00TL’nin kanuni faizi ile birlikte tahsilini, yıkım tarihinden itibaren müvekkilinin ödediği kira bedelleri sebebiyle uğradığı zararların tazmini niteliğinde şimdilik 5.000,00TL’nin yasal faizi ile birlikte tahsilini, yıkım anında müvekkiline ait ev eşyalarının gördüğü zarar sonucu uğranılan maddi zararın giderilmesi amacıyla şimdilik 5.000,00TL’nin yasal faizi ile birlikte tahsilini, müvekkilinin duyduğu elem ve ızdırap nedeniyle 30.000,00TL manevi zarara hükmedilmesini talep ve dava etmiş, 28.12.2015 tarihinde verdiği ıslah dilekçesiyle dava dilekçesindeki 1 ve 3 numarasında belirtilen taleplerin konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, 4 numarada belirtilen maddi tazminat taleplerini 194.072,75TL, 5 numarada belirtilen maddi tazminat taleplerini 103.700,96TL olmak üzere toplam 282.773,71TL olarak ıslah ettiğini belirterek, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan alınmasına karar verilmesini, daha önceki mahkeme kararının o döneme kadarki zararları karşılamak üzere verildiğini, Yargıtay kararlarına göre devam eden zarar durumunda yeniden davanın açılacağını, önceki yıllara ilişkin bir taleplerinin olmadığını, … kayıtlarına göre tapudaki payın temlikinin dava tarihinden sonra olduğunu, dolayısıyla davalıların sıfatını etkilemeyeceğini bildirmiştir.
Davalılar …, …, … vekili, dava dilekçesinde ileri sürülen iddialarla ilgili olarak daha evvel yargılamalar yapıldığını ve karar verilerek kesinleştiğini, bu nedenle kesin hüküm bulunduğunu bildirmiş, dava dilekçesindeki iddiaların zamanaşımına uğradığını, olay tarihinden bu yana 18 yıl geçtiğini, davacının müvekkillerinden herhangi bir talepte bulunmasının mümkün olmadığını, davacının evinin yasaya aykırı ve yığma olup tüm sorumluluğun davacının kendisine ait olduğunu, davacının davaya konu evi hakkında yıkım kararı olup güvenlik açısından oturulamaz kaydı olduğunu bu nedenle de kullanılan bir evmiş gibi kira ve bunun gibi taleplerde bulunmasının yasaya aykırı olduğunu, … Belediyesi’nin davaya konu binalar yönünden yıkım kararı verdiğini bu nedenle konunun idare hukuku alanına girdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar …, …, …, …, …, …, dava konusu taşınmazı hiç bir zaman kullanmadıklarını, babalarının sözlü vasiyeti nedeniyle oradan hak iddia etmediklerini, kendilerinin herhangi bir sorumluluklarının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … son celsede, şu anda taşınmazların ikisinin de yıkılmış durumda olduğunu, belediyeden kaynaklanan bir durumun mevcut olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muarazanın men-i ve kal talepleri açısından dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, kira kaybı açısından davanın ıslah dilekçesine göre kısmen kabulü ile 83.971,09 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminat talebi açısından davanın kısmen kabulü ile 8.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, bunun dışındaki tüm taleplerin reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacı ile davalıların murisi …’nin 4 ada 4 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduğu, paydaş oldukları bu taşınmaz üzerinde önce davacının, daha sonra davalıların murisinin bina yaptığı, yapılan imar çalışması nedeniyle davacının yaptığı binanın 20 parsel sayılı taşınmazda, muris …’nin yaptığı binanın 19 parsel sayılı taşınmazda kaldığı, davalıların murisinin yaptığı binadan sonra davacının binasında çatlama, eğilme ve kaymalar meydana geldiği, tehlike nedeniyle 15.01.1998 tarihli encümen kararıyla davacının binasının yıkımına karar verildiği, ancak bu kararla davacının binasının tamamen yıkılmadığı, sadece oturulamaz hale getirildiği, davalıların murisinin yaptığı bina için de 1989 tarihli yıkım kararı bulunduğu ancak yıkım gerçekleşmeden 2000 yılında binaya güçlendirme ruhsatı verildiği, daha sonra bu ruhsatın iptal edildiği, öte yandan her iki binanın da ruhsatsız ve kaçak olduğu, yargılama aşamasında davaya konu binaların belediye tarafından yıkıldığının dosyaya bildirildiği anlaşılmıştır.
Eski … 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1989/363 Esas sayılı dosyasında davacı …’in dava konusu olayla ilgili olarak davalıların murisi …’ye yönelik elatmanın önlenmesi, kal davası açtığı, mahkemece, davalının inşaatının davacının binasına vaki müdahalesinin önlenmesine, davacının binasına yapışan davalıya ait betonların kırılması suretiyle kal’ine karar verildiği, kararın 10.07.1990 tarihinde kesinleştiği; icra dosyasında, binaların yıkılması söz konusu olacağından ilamın infazının yerine getirilemediği, ilamın infazının davalı tarafın binasının temel takviyesi ile ancak yerine getirilebileceğinin belirtildiği görülmüştür.
Eski … 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1992/739 Esas sayılı dosyasında, davacı …’in dava konusu olayla ilgili olarak davalıların murisi …’ye yönelik tazminat davası açtığı, mahkemece 1988 yılından itibaren boş kalan evden dolayı 30 milyon TL kira kaybının, binanın yıkılıp yeniden yapılması sırasında meydana gelecek 42 milyon TL kira kaybının, binanın yeniden yapılması bedeli olarak 400 milyon TL’nin, binanın yıkılıp hafriyatının taşınması masrafı olarak 30 milyon TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıların murisi …’den alınarak davacı …’e verilmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verildiği, verilen kararın Yargıtayca onanarak 15.04.1997 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Davacıya, en son 15.04.1997 tarihinde kesinleşen kararla kira kaybı tazminatı verildiğine ve davacının taşınmazı hakkında yıkım kararı bulunduğuna göre, davalıdan kira kaybı nedeniyle tekrar tazminat talebinde bulunmasının hukuki bir dayanağı yoktur.
Kural olarak, sadece kişilik hakkı ihlal edilen kimse manevi tazminat isteyebilir. Malvarlığının ihlali sonucunda zarara uğradığı iddiasıyla manevi tazminat talebinde bulunulamaz.
Öte yandan, talep olmadığı halde ecrimisile karar verilmesi de doğru değildir.
Mahkemece, davanın tümden reddi gerekirken yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.