Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/19138 E. 2017/9333 K. 12.12.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19138
KARAR NO : 2017/9333
KARAR TARİHİ : 12.12.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 01.11.2006 gününde verilen dilekçe ile müdehalenin meni ve kal, karşı davada ise 27.11.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal ve tescil, birleştirilen dava tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne, karşı davanın reddine, birleştirilen davanın kabulüne dair verilen 08.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı- karşı davalı vekili ve davalı- karşı davacılar vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 12.12.2017 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı- karşı davacı vekili Av. … ile karşı taraftan davacı- karşı davalı Hazine vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Asıl dava, çaplı taşınmaza haksız elatmanın kal suretiyle önlenmesi istemine, karşı dava tapu tahsis belgesi sebebiyle taşınmazın tescili, olmadığı takdirde ağaç ve muhdesat bedelinin Hazine’den tahsiline karar verilmesi, birleştirilen dava tazminat istemine ilişkindir.
Davacı Hazine vekili, 8004 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olduğunu ancak davalı tarafından kullanıldığını belirterek elatmanın kal suretiyle önlenmesini talep etmiştir.
Davalılar ve karşı davacılar … mirasçıları, asıl davanın reddine, karşı davada ise 07.02.1985 tarihli tapu tahsis belgesi sebebiyle taşınmazın adlarına tescilini, olmadığı takdirde ağaç ve muhdesat bedelinin karşı davalı Hazine’den tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen dava da davacılar … mirasçıları 8005 parsel sayılı taşınmazdaki ağaçlarının ve yapılarının davalı … tarafından sökülerek, taşınmazda arıtma tesisi kurulduğunu belirterek sökülen ağaçların ve yapıların bedelinin tazminini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl dava kabul edilmiş, 8004 sayılı parsele davalılar ve karşı davacıların haksız elatmalarının önlenmesine, muhdesatın kal’ine, karşı davada ise tapu tahsis belgesine dayalı davanın reddine, davalı ve karşı davacılar kötüniyetli olduklarından muhdesat bedeline ilişkin talebin ve tazminat taleplerinin de reddine ilişkin ilk hüküm, dairemizin “14.03.2011 tarihli 2011/2535 Esas 2011/3236 Karar sayılı ilamıyla “Mahkemece yapılması gereken iş, taşınmazın tapu kaydında muhdesat belirtmesi bulunduğundan muhdesat bedelleri ödenmeden elatmanın önlenmesi kararı verilemeyeceğini düşünmek, tapu tahsis belgesine dayalı karşı dava konusu iddiayı yukarıda sözü edilen yönteme uygun inceleyip araştırmak, davalı ve karşı davacıların haklı olduğu sonucuna varılırsa bu kısımla ilgili asıl davayı reddetmek, karşı davayı kabul etmek, bu bölümler dışında kalan ve davalı ve davacıların kendi malzemesiyle ağaç diktikleri alanı keşfen belirlemek, bilirkişilere ağaçlar için muhik bir tazminat miktarı tespit ettirmek, Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki takdir hakkını kullanarak, bu bölümle ilgili elatmanın önlenmesi istemini ancak tazminat ödenmesi koşuluyla kabul etmek olmalıdır.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda karşı davacıların tapu tahsis belgesine dayanılarak açtıkları tescil davasının şartları oluşmadığından reddine, birleştirilen 2011/409 esas no’lu dosyanın davacıları tarafından davalılar Hazine ve İz-Su aleyhine açmış oldukları tazminat davasının taleple bağlı olarak kabulüne, kesilen ağaçların bedeli olarak 60.000 TL’nin ağaçların kesildiği tarih olan 03.06.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, davacı hazine tarafından eski 8004 parselle ilgili açılan müdahalenin meni davasının dava konusu parsel üzerinde bulunan muhtesatlar bedeli 151.590,91 TL’nin ödenmesi kaydıyla kabulüne, davalıların eski 8004 parselden ifrazen oluşan 8434, 8435 ve 8436 parsele yaptıkları müdahalenin menine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı- karşı davalı Hazine vekili ve davalı- karşı davacılar temyiz etmiştir.
Davacı Hazine, 8004 ve 8005 sayılı parsellerin kayıt malikidir. Kuşkusuz, Türk Medeni Kanununun 683. maddesine dayanarak eşya üzerinde kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Şayet üçüncü kişiler eşyaya haksız elatmaktaysa her türlü haksız elatmanın önlenmesini dava yoluyla isteyebilir. Asıl davadaki davanın kaynağı, Türk Medeni Kanununun 683. maddesidir.
22.12.1955 tarihli ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere; eşya hukukunda “muhdesat” kavramından bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya yalnızca bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçlar anlaşılmaktadır. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır. Bu hakkın hukuki mahiyeti ve nasıl kullanılacağı ise Türk Medeni Kanununun 722., 723., 724., 725. ve 729. maddelerinde gösterilmiştir. Bu şekilde bir belirtmenin yenilik doğurucu bir sonucu yoksa da, esasen var olan şahsi hakka aleniyet kazandıracağı ve sadece muhdesat sahibi lehine kanıt oluşturacağı kuşkusuzdur. Muhdesat, herhangi bir nedenle yok olmadan ya da muhdesatın parasal tutarı ne ise hak sahibine ödenmeden, mülkiyet hakkı sahibi kayıtta muhdesat belirtmesi yokmuş gibi bu hakkı ortadan kaldıracak şekilde muhdesat sahibinin elatmasının önlenmesini talep edemez.
Diğer taraftan, bilirkişi raporunda 8004 sayılı parsel ve 8005 parsel üzerinde ağaçlar ve yapılar bulunduğu belirtilmiştir. Ekonomik değeri olan bu ağaçların ve yapıların kal’inin aşırı bir zarar meydana getireceği açıktır. Bu durumda arazi malikinin malvarlığında sebepsiz bir zenginleşme meydana geleceğinden, arazi malikinin malzeme malikine muhik bir tazminat ödemesi gerekir.
Türk Medeni Kanununun 723. maddesi uyarınca ödenecek olan tazminatın tutarı malzeme malikinin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir. TMK’nın 723. maddesinde “Malzeme sökülüp alınmazsa arazi maliki, malzeme sahibine uygun bir tazminat ödemekle yükümlüdür. Yapıyı yaptıran arazi maliki iyiniyetli değilse hakim, malzeme sahibinin uğradığı zararın tamamının tazmin edilmesine karar verebilir. Yapıyı yaptıran malzeme sahibi iyiniyetli değilse, hakimin hükmedeceği miktar bu malzemenin arazi maliki için taşıdığı en az değeri geçmeyebilir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Üzerine inşaat yaptığı arazinin kendisine ait olmadığını bilmeyen veya bilmesi gerekmeyen kişi kural olarak iyiniyetlidir. Bunun gibi inşaatı arazi sahibinin açık veya örtülü muvafakatı ile yapan malzeme sahibi de iyiniyetli sayılır. Buna karşılık, üzerinde inşaat yaptığı arazinin kendisine ait olmadığını bilen veya bilmesi gereken kişi kötüniyetlidir (Prof. Dr. Kemal T.Gürsoy, Fikret Eren, Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku Ankara 1978.sh.610).
Malzeme maliki ve arazi sahibi iyiniyetli ise malzeme sahibine muhik bir tazminat ödenmelidir. Muhik tazminatın tespit ve takdiri hakime ait bir görevdir. Olayın özelliğine göre malzemenin dava tarihindeki değeri gözetilerek takdir edilir. Malzeme sahibi kötüniyetli ise arsa sahibi malzemenin kendisi yönünden taşıdığı en az değeri öder.
Somut olayda; birleştirilen dava da 8005 parsel sayılı taşınmaz yönünden davacılar … mirasçılarının davalı hazineye ait olan taşınmazı hiçbir haklı sebep olmaksızın kullandıkları anlaşıldığından davacılar iyiniyetli değildir. TMK’nın 723. maddesinde yer alan düzenlemeye göre davacı lehine, uzman bilirkişiler vasıtasıyla hesaplanacak asgari levazım bedeli üzerinden tazminatın hüküm altına alınması gerekirken ağaçların ve yapıların rayiç değeri üzerinden hüküm kurulması doğru değildir.
Karşı dava yönünden tapu tahsis belgesi kapsamında kalan taşınmazın ıslah imar planı yapılmadığından tapu tahsis belgesine dayalı tescil isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmüştür.
Asıl dava da 8004 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıt örneğinin beyanlar sütununda “içindeki kargir ev, dam, havuz ve kuyu … tarafından yapılmıştır” belirtmesi bulunmaktadır. Diğer yandan, 15.02.1985 tarihinde taşınmazdaki 400/15992 hissesinin yine aynı kişiye tapu tahsisi suretiyle tahsis edildiği de anlaşıldığından tapu tahsis belgesi kapsamında kalan alanda davalı … mirasçılarının kullanımı haklı sebebe dayandığından davacı Hazinenin tapu tahsis belgesi kapsamında kalan alanda elatmanın önlenmesi davası reddedilmelidir.
Tapu tahsis belgesi dışında kalan ve davalı … mirasçılarının kullanımında bulunan alanda … mirasçılarının davalı hazineye ait olan taşınmazı hiçbir haklı sebep olmaksızın kullandıkları anlaşıldığından davacılar iyiniyetli değildir. TMK’nın 723. maddesinde yer alan düzenlemeye göre davacı lehine, uzman bilirkişiler vasıtasıyla hesaplanacak asgari levazım bedeli üzerinden tazminatın hüküm altına alınması gerekir.
Değinilen bütün bu yönler bir yana bırakılarak, eksik inceleme ve araştırmaya dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.
Kabule göre de kapatılan 8435 parsel hakkında hüküm kurulması infazda tereddüte neden olacağından doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı- karşı davacılardan alınarak, davacı- karşı davalı hazineye verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
12.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.