Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/1889 E. 2018/8353 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/1889
KARAR NO : 2018/8353
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.04.2003 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; birleştirilen davada 12.09.2003 gününde verilen dilekçe ile temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; asıl davanın kısmen kabulüne, birleştirilen davanın reddine dair verilen 20.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-birleştirilen davada davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Asıl dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil; birleştirilen dava, TMK’nin 725. maddesine dayalı … iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı …’den 07.02.2003 tarihinde satın alarak kayden maliki olduğu 751 parsel sayılı taşınmaza davalıların taşkın inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesini ve taşkın inşaatın yıkılmasını, ayrıca davalılar … ve …’dan 400,00’er TL, davalı …’dan ise 200,00TL ecrimisilin tahsilini talep etmiş; davalı …’un yargılama sırasında ölümü üzerine yasal mirasçıları davaya davalı olarak dahil edilmiştir.
Davalı … vekili, dava konusu taşınmazın dava dışı Hazineye aitken 20.01.2003 tarihli ihale işlemi ile dava dışı…adına tescil edildiğini, tecavüzlü durumun yaklaşık 25 yıldır mevcut olduğunu ve ihale şartnamesinde de bu durumun belirtildiğini ileri sürerek asıl davanın reddini savunmuş; birleştirilen davada ise tecavüzlü kısmın davacı adına olan … kaydının iptali ile müvekkili adına tescilini, olmadığı taktirde bu kısım üzerinde müvekkili lehine irtifak hakkı kurulmasını talep etmiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulü ile davacıya ait 751 parsel sayılı taşınmaza davalıların müdahalesinin önlenmesine, taşınmaz üzerinde bulunan ve 03.06.2015 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide gösterilen yapı ve muhdesatların masrafı davalılara ait olmak üzere kal’ine ve davalı …’ten 15,00TL, davalı …’dan 54,00TL, davalı … … mirasçılarından 27,00TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili ile davacıya verilmesine; birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı-birleştirilen davada davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı-birleştirilen davada davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2- 6100 sayılı HMK’nin 297/2. maddesi gereğince;
Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bunların yanında hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. (HMK m. 26/1)
Somut olayda mahkemece, davalıların, davacı adına kayıtlı 751 parsel sayılı taşınmaza müdahalesinin önlenmesi ile davalılara ait yapıların, davacıya ait taşınmaza taşkın kısımlarının yıkılmasına karar verilmesi yerinde ise de salt 03.06.2015 tarihli bilirkişi raporuna atıf yapılmak suretiyle rapora ekli krokide gösterilen yapı ve muhdesatların masrafı davalılara ait olmak üzere kal’ine dair infazda tereddüt yaratacak şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Bu durumda mahkemece, bilirkişilerden ek rapor alınmak suretiyle hangi davalının, dava konusu taşınmazın hangi bölümüne tecavüz ettiğinin raporda ve krokide harflendirilerek gösterilmesinin istenmesi ve bu doğrultuda düzenlenecek bilirkişi raporuna göre de tecavüzlü bölümlerin ve kal’ine karar verilen yapıların hükümde açıkça belirtilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere infazda tereddüt uyandıracak şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş; bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleştirilen davada davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı-birleştirilen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.