Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/18889 E. 2017/2989 K. 12.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18889
KARAR NO : 2017/2989
KARAR TARİHİ : 12.04.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.12.2013 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve kal talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.05.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ve davalı vekilleri tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu … ili, … ilçesi,… köyü … mera parseli olduğunu, 14/09/1994 tarihinde … Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifi başkanlığı tarafından satın alındığını, 11/09/1998 tarih ve 335 yevmiye numarası ile 3 parçaya ifraz edilerek 2767, 2768 ve 2769 parsellerin ayrıldığını, bu parsellerin ifrazı ile de 2776, 2777, 2778, 2779 ve 2780 parsel numaralarını aldığını, bu nedenlerle taşınmazın mera olduğundan bu parselin mükerrer kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; Hazineden ihale ile satın alınan taşınmazda inşaat yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmazın 1950 yılında tapulama çalışmalarında çalılık ve kayalık olarak tescil harici bırakıldığı, 1972 yılında Toprak Tevzi komisyonunca 2550 parselde mera olarak sınırlandırıldığı, 1994 tarihinde bir kısmının idari yoldan … adına tescil edilerek ihale ile davalıya satıldığı anlaşılmaktadır.
Görülüyorki taşınmazın öncesi meradır. İmar planı içindeki meraların planın onayıyla birlikte hukuki bakımdan mera niteliğini yitireceğinden, bu yerlerden genel hizmete ayrılanların (yol, park, yeşil saha gibi) belediye veya özel idareye bedelsiz terkini gerekir. İmar planında genel hizmetler dışında özel mülkiyete konu olabilecek konut, sanayi ve ticaret alanı olarak belirlenmiş alanlarda kalan meralar bu vasıflarını yitirmeleri halinde … adına tescili gerekir. (Danıştay 1. Dairesinin 1988/328 E, 1989/19 K. sayılı mütalaası) Belediye adına tescili gerekmeyen yerler belediye veya gerçek ve özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş ise “Yolsuz Tescil” olacağından … her zaman bu iddia ile d ava açabilir. Ne var ki, başlangıçtaki tescil işlemi yolsuz tescil olsa da 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi hükmü koşulların oluşması halinde tescilin belediye veya gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına devam etmesi olanağı sağladığından, artık burada 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesi şartları üzerinde durulması gerekir.
Anılan madde uyarıca işlem yapabilmesi için;
a)Mera, 4342 sayılı kanunun geçici 3. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 03.05.2005 tarihi itibariyle Belediye ve mücavir alan sınırları içersinde bulunmalıdır. Zira bu tarih itibariyle köy sınırları içerisinde bulunan veya bu tarihten sonra Belediye ve mücavir alan sınırları içerisine alınan meralarda bu madde hükümlerinin uygulanma olanağı yoktur.
b)Mera, 01.01.2003 tarihinden önce kesinleşmiş imar planı içerisinde kalmalıdır. Bu tarihten sonra imar planı içerisine alınan veya imar planı bulunmayan yerlerdeki meralarda bu madde hükmü uygulanmaz. Yasa hükmünde geçen “imar planından” maksat ise, her türlü ölçekteki plan yani nazım, uygulama veya mevzi imar planıdır.
c)Meranın, yerleşim yeri olarak işgal edilmesi, yani bu şekilde kullanılması, yerleşim ve işgal durumunun da 01.01.2003 tarihinden önce var olması gerekir. Bu tarihten sonra işgal edilerek yerleşim yeri olarak kullanılan meralarda bu madde hükmü uygulanamaz. Bu maddenin uygulanmasında “yerleşim yeri” kavramı konut, konaklama, turizm, sanayi, askeri ve benzeri amaçlar için kullanılmak üzere planlanarak yapılaşmış veya eskiden beri bu amaçlarla kullanılan şehir, kasaba ve beldelerin üzerinde yapılaşma bulunan yerleşik alanlarını ifade etmektedir.
d)Diğer bir koşul da; meranın, mera niteliği ile kullanılmasının teknik açıdan mümkün bulunmamasıdır.
Yukarıda belirtilen şartların varlığı duraksamaksızın saptanmadan Belediye, diğer kamu kuruluşları ile gerçek kişiler adına tescil edilmiş meraların mülkiyeti belediye, diğer kamu kuruluşları ve gerçek kişilere bırakılamaz. Bu ilkeler çerçevesinde somut olaya bakıldığında;
Mahkemece, taşınmazların imar durumu araştırılmalı, 4342 sayılı kanunun geçiçi 3 maddesi şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Tüm bu yönler bir yana bırakılarak yetersiz araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de sınırlandırılıp sınırlandırılmadığına bakılmaksızın mera niteliğindeki taşınmazlar hakkında Hazinenin elatmanın önlenmesi ve yıkım davası açabileceği tartışmasızdır. Bu isteği tapu iptali ve tescil davası yanında da talep edebileceği tartışmasızdır. Mera niteliğindeki taşınmazlarda iyiniyetli iktisabın söz konusu olamayacağı, kişilerin Hazinenin işlemi ile uğradıkları zararları her zaman Hazineden isteyebilecekleri, mera parseli üzerindeki yapıların korunamıyacağı gözetilerek, yıkım isteğinin de kabulüne karar verilmesi gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.