Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/18476 E. 2020/7549 K. 19.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/18476
KARAR NO : 2020/7549
KARAR TARİHİ : 19.11.2020

14. Hukuk Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 08.07.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne dair verilen 31.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, TMK’nın 678. maddesinden kaynaklanan mirasın açılmasından önce murisin de katılımıyla yapılan miras payı devri sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, muris … ve diğer mirasçılarla birlikte düzenlenmiş olan 14.09.2005 tarihli adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesine göre, muris …’ın kendisi üzerine kayıtlı 1 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki hissesinin yarısı ile üzerindeki tek katlı evi 25.000TL’ye davacıya sattığını ve bedelin ödendiğini ileri sürerek; 1 ada 8 parsel sayılı taşınmazın yarı hissesinin iptali ile üzerindeki binanın müvekkili adına tescilini, ikinci kademede ödenen bedelin iadesini, üçüncü kademede ise taşınmazın güncel bedelinin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı … vekili, sözleşmenin sahte olarak düzenlendiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar … ve …, davayı kabul etmişlerdir.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil talebinin reddine tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili ile davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36’ncı maddesi uyarınca, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
Ayrıca ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 6’ncı maddesinde adil yargılanma hakkı ayrıntılı şekilde yer almış olup, gerek Anayasa gerekse AİHS düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27’nci maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 27’nci maddesi uyarınca;
“(1)Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”.
Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur.
Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6’ncı maddesinin birinci bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dahil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir.
Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 165. maddesine göre bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına kadar yargılama bekletilebilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 308. maddesinde kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesi olarak tanımlanmış, 309 ve 311. maddelerinde ise feragat ve kabulün hüküm ifade etmesinin, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı olmadığı ve kesin hükmün sonuçlarını doğuracağı;310. Maddesinde ise, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman davayı kabulün olabileceği hükümleri düzenlenmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 678. maddesinde; “mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir…” denilmektedir. Bu maddeye göre, miras açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerliği mirasbırakanın katılımı veya iznine tabi kılınmıştır.
Somut olaya gelince; 14.09.2005 tarihli diğer mirasçılarında katıldığı davacı ile muris … arasında düzenlenen adi yazılı gayrimenkul satış sözleşmesinin incelenmesinde, muris …’ın kendisi üzerine kayıtlı 1 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki tek katlı evi 25.000TL’ye davacıya sattığı, diğer mirasçıların bu taşınmazın satışından dolayı hak iddia etmeyecekleri konusunda taahhütte bulundukları görülmüş, ancak davalı … muris …’ın hasta olduğunu, sözleşmenin sahte olarak düzenlendiğini ileri sürmesine rağmen mahkemece bu konuda davalının göstermiş olduğu deliller toplanmadan karar verilmiş olması “açıklama ve ispat hakkı” bağlamında hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir.
Öte yandan, dava konusu taşınmazın mülkiyeti konusunda davacı, dava dışı … tarafından muris … mirasçılarına karşı açılmış Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/291 Esas sayılı tapu iptal tescil davası bulunduğunu beyan etmiştir.
UYAP üzerinden yapılan kontrolde, Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/291 Esas numaralı dava dosyasının derdest olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda; mahkemece, davalı …’ın 14.09.2005 tarihli sözleşmenin sahte olarak düzenlendiğine ilişkin göstermiş olduğu deliller ile davacının buna karşı delilleri varsa onların da toplanarak araştırma ve inceleme yapılmalı, görülmekte olan Banaz Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2014/291 Esas sayılı dosyasında derdest bulunan davanın sonuçlanması ve kesinleşmesi HMK’nın 165. maddesi gereğince bekletici mesele yapılarak, ondan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
Diğer yandan, davayı kabul eden davalılar … ve …’ın davayı kabul beyanları hakkında karar verilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.