YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17951
KARAR NO : 2020/6081
KARAR TARİHİ : 12.10.2020
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 24/12/2014 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 28/06/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, tapu tahsis belgesine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Davacılar vekili, davaya konu 2273 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu tahsis belgesi ile dava dışı …’a tahsis edildiğini, daha sonra ıslah imar planı ile bu taşınmazın 4407 ada 1 parsel sayılı taşınmaz olduğunu, taşınmaz üzerinde iki katlı bir binanın bulunduğunu, tahsis sahibinin 1999 yılında vefatı ile mirasçılarının bu taşınmazdaki miras hisselerinin tamamını iki ayrı düzenleme şeklinde miras payının devri ve temlik sözleşmesiyle devrettiğini, daha sonra miras hisselerini temlik alan … ve …’ın düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile müvekkillerine taşınmazı sattığını, tapu tahsis belgesi koşullarının merhum … tarafından yerine getirildiğini ve bedelin ödendiğini belirterek davalı adına kayıtlı tapunun iptali ile müvekkilleri adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın idari yargılamanın konusu olduğunu ve tapu tahsis belgesinin bir mülkiyet belgesi olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, açılan davanın kabulü ile “… Kağıthane, 4407 Ada, 1 parsel sayılı taşınmazda davalı adına tapu kaydının iptali ile 1/2’şer hisse oranında davacılar … ve … adlarına tesciline” karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14- 763- 864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir.
Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
-Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
-Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
-İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
-Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
-Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
-Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,
-İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
Kanunda yazılanlar dışındaki diğer kişilerin İmar Affı Kanununa dayanarak istemde bulunma olanakları yoktur. Ne var ki, 3290 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilen ve bazı maddeler eklenen 2981 sayılı Kanunun Uygulamasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesi, kanun kapsamında kalan kişilere yapılan tahsisin bunlar tarafından üçüncü kişilere temlikine imkan tanımıştır. Ancak bu gibi durumlarda da tahsis sahiplerinden devralan kişilerin 2981 sayılı Kanundan yararlanıp yararlanamayacağı hususunun araştırılması gerekir. 2981 sayılı Kanunun 13/a hükmüne göre, arsa tahsis edilecek kimselerin kendisinin veya eşinin veya reşit olmayan çocuğunun oturduğu belediye ve mücavir alan sınırları içinde ev yapmaya müsait arsaya veya bir eve veya apartmanın bağımsız bir bölümüne veya bir bölümü işyeri olarak kullanılan bir yapıya sahip bulunmaması zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; tahsis belgesi sahibi muris …’ın 17.06.1999 tarihinde vefat etmesi ile mirasçılarından yedisi, geri kalan mirasçılarından … ve …’a biri 13.11.2007 ve diğeri 19.11.2007 tarihli olan iki ayrı düzenleme şeklinde “miras payının devir ve temlik sözleşmeleri” ile davaya konu (eski) 2273 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki miras hak ve hisselerinin tamamını toplamda 71.629,66TL bedel karşılığında devretmişlerdir.
04.11.2014 tarihli düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile satış vaadi borçluları … ve …’ın, satış vaadi alacaklıları olan davacılar … ve …’a bu taşınmazı 83.400,00TL bedel karşılığında sattıkları ve ıslah imar planı ile bu parselin, 4407 ada 1 parsel sayılı taşınmaz haline geldiği anlaşılmıştır.
Tüm bu nedenlerle; davacıların 04.11.2014 tarih ve 11521 yevmiye nolu taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak muris …’ın şahsi haklarını devraldığına göre davanın esasına girilerek 29.01.1985 tarihli 6006 yevmiye nolu tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün, bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.10.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.