YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17330
KARAR NO : 2017/2563
KARAR TARİHİ : 30.03.2017
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.02.2009 ve 17.05.2010 gününde verilen dilekçe ile meni müdahale ve kal olmadığı takdirde tazminat, davalı-karşı davacılar tarafından 06.05.2009 ve 07.09.2010 tarihlerinde verilen dilekçelerle temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; müdahalenin meni ve kal talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne, karşı davaların da kabulüne dair verilen 27.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı-karşı davalı vekili, davalı-karşı davacı … mirasçıları vekili, bir kısım davalı-karşı davacılar vekili taraflarından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl dava men’i müdahale ve kal olmadığı halde tazminat, karşılık dava ise temliken tescil talebine ilişkindir.
Mahkemece asıl davada men’i müdahale ve kal talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne, karşı davanın kabülüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-karşı davalı vekili, davalı-karşı davacı … mirasçıları vekili temyiz etmiştir.
TMK’nın 684 ve 718. maddeleri hükümleri gereğince yapı, üzerinde bulunduğu taşınmazın mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) haline gelir ve o taşınmazın mülkiyetine tabi olur. Ancak, yasa koyucu somut olaydaki taşınmazların durumunu genel hükümlere bırakmamış, bu konumdaki taşınmazların maliki ile yapıyı yapan kişi arasındaki ilişkiyi TMK’nın 722, 723. ve 724. maddelerinde özel olarak düzenlemiştir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilmesi gerekecektir.
Bir kimsenin kendi malzemesi ile başkasının tapulu taşınmazına sürekli, esaslı ve mütemmim cüzü (tamamlayıcı parçası) niteliğinde yapı yapması halinde malzeme sahibinin iyiniyetli olması yanında diğer bazı koşullar da mevcutsa malzeme sahibi yapının bulunduğu alan ile yapının kullanılması için zorunlu arazi parçasının tescilini mülkiyet hakkı sahibinden isteyebilir.
TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan bu hak, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmaza sonradan malik olan kişiye karşı da bu kişisel hak ancak yapı sahibini bu haktan mahrum bırakmak amacıyla arsa sahibi ile el ve işbirliği içinde olduğu iddiasıyla ileri sürülebilir.
Malzeme sahibinin TMK’nın 724. maddesine dayanarak tescil talebinde bulunabilmesi bazı koşulların varlığına bağlıdır;
a) Birinci koşul, malzeme sahibinin iyiniyetli olmasıdır.
TMK’nın 724. maddesi hükmünden açıkça anlaşılacağı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin TMK’nın 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural, malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşılık bilebilecek durumda olmamasını ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder.
Malzeme sahibinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Ne var ki, 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tescil talebinde bulunması mümkün değildir. Çünkü bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur. Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir. (Sübjektif koşul)
İyiniyet koşulunun gerçekleşmediği durumlarda diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
b) İkinci koşul, yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır. (Objektif koşul)
c) Üçüncü koşul ise yapıyı yapanın (malzeme sahibinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
d) Yukarıda değinilen üç koşulun yanısıra, yapının bulunduğu arazi parçası davalıya ait taşınmazın bir kısmını kapsıyor ise tescile konu olacak yer, inşaat alanı ile zorunlu kullanım alanını kapsayacağından mahkemece iptal ve tescile karar verebilmek için bu kısmın ana taşınmazdan ifrazının da mümkün olması gereklidir.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; 332 ada 11 parsel sayılı taşınmazın hissedarlarından, bir kısım davalı-karşı davacıların murisi … ile 332 ada 8 parsel sayılı taşınmazın önceki malikleri arasında …. Noterliği, 29.08.1979 tarih,….yevmiye numaralı gayrımenkul satış vaadi sözleşmesiyle 332 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan ahşap evin avlu kısmından ve satıcının şahsına ait evin arka tarafından 14,95 m2’lik kısmın satışının vaadedildiği, 332 ada 10 parsel sayılı taşınmaz maliki bir kısım davalı-karşı davacıların murisi … ile 332 ada 8 parsel sayılı taşınmazın önceki malikleri arasında adi yazılı sözleşmeyle 332 ada 8 parsel sayılı taşınmazdan 15,75 m2’lik yerin satışının yapıldığını, bu nedenle iyiniyetli olarak binaları yaptıklarından temliken tescil talep edilmişse de, anılan sözleşmeler davacı-karşı davalının halefiyle yapılmış olduğundan iyiniyet iddiası davacı-karşı davalıya karşı ileri sürülemeyecek olup TMK 725. maddenin koşulları oluşmamıştır.
Davalı-karşı davacıların, davacı- karşı davalıya ait 332 ada 8 parsel sayılı taşınmaza müdahalesi keşif ve bilirkişi raporlarına göre sabit olduğundan, davacı-karşı davalının men’i müdahale ve kal isteminin kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 30.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.