Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/16653 E. 2018/7983 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16653
KARAR NO : 2018/7983
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 28.03.2014 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı … iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 03.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili, duruşmasız olarak temyizi ise davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 20.11.2018 günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı olarak temyiz eden davacılar vekili Av. … ile duruşmasız olarak temyiz eden davalı vekili Av. … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacılar vekilleri  28/03/2014  tarihli  dilekçesi ile davacıların  278 ada 5 parselde kayıtlı taşınmazda (2301 m2 arsa cinsli) davacı …’ın ve davacı …’in paydaş olduğunu, taşınmazın 72155/ 115062 (1443  m2) payına sahip olan …’ün bu payını davalıya 09/04/2013 tarihinde  5307 yevmiye ile 700.000,00-TL. bedelle satarak devrettiğini, noterden tebligat yapılmadığını belirterek önalım hakkına dayalı … kaydının iptali ile davacılar adına tescilini istemişlerdir.
Davalı vekili, davacılardan …’ın kendisi, …’ün ise babası (murisi …’ün) yaklaşık 30-40 yıl önce …’ten ana taşınmazın güney batı tarafından 400’er m2 pay satın alıp içine dükkan yapıp kiraya verdikleri ve zilyetliklerinde olan kısmın … Kadastro Mahkemesinin 2003/49 Esas – 2007/15 Karar sayılı dosyasında düzenlenen bilirkişi raporuyla sınırları belirlenerek kullanmaya devam ettikleri, ayrıca davacılar ile davalının hissesini satın aldığı … arasında fiili ve sözlü bir paylaşım bulunduğunu, davalının satın aldığı hissenin …’ün kullanımında olan ve hissesine tekabül eden kısım olduğunu, imar uygulaması neticesinde parselin küçülmüş olması nedeniyle dükkanların bir kısmının parsel çizgisi dışına belediye hizmet alanına taşmış olmasının fiili taksime etkisi bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Davacılar vekili 12/06/2014 tarihli dilekçesiyle; eylemli paylaşım (fiili paylaşım) olmadığını, dava konusu taşınmaz üzerindeki dükkanların kim tarafından kullanıldığı ve kime ait olduğunun bilinmediğini, taşınmazın hissedarları arasında bu dükkanların kullanılmasına ilişkin muaraza olduğunu, hissedarların kullandıkları yer ya da alanın belli olmadığını beyan ile davanın kabulünü istemiştir.
Mahkemece, mahallinde 27/11/2015 tarihinde keşif icra edilmiş, fen bilirkişiden 18.1.2016 tarihli rapor ve krokisinde “…25.03.2013 278 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 20.3.2014 tarihinde imar uygulaması ile dava konusu 2301 m2 miktarlı arsa cinsli 278 ada 5 sayılı parsel olarak tescil edildiği belirtilip taşınmaz üzerindeki dükkanların yerleri krokide belirtilmiştir….”, keşif mahallinde  dinlenen tanık beyanları  dikkate alındığında hissedarların tamamı tarafından kullanılan yer olduğunu  beyan ettikleri, bu durumda davacıların dava konusu taşınmazda bir kısım yeri kullanması karşısında hisse satın alan davalıya karşı önalım hakkını ileri sürmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması itibariyle davanın reddine, davacı istemlerinin  hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmaması olumsuz dava şartı olduğundan …’nin  7. maddesi uyarınca 1.800.00TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili ve davalı vekili ayrı ayrı temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; Dava, önalım nedenine dayalı … iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nin 326. maddesinde hüküm verilirken kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. HMK’nin 323/ğ maddesi uyarınca avukatlık ücreti de yargılama giderleri arasındadır. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 12. maddesinde de, “Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, dava konusu taşınmazın payının değeri 09.04.2013 tarihli 5307 yevmiye no’lu resmi senede uygun şekilde 700.000,00TL olarak belirlenmiş ve bu miktar üzerinden harç ödenerek dava açılmıştır. Bu nedenle davanın reddine karar verildikten sonra davalı lehine para ile ölçülebilen davada vekalet ücretinin nisbi olarak hesaplanması gerekirken yazılı şekilde maktu vekalet ücretine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine, (2.) bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde davalıya iadesine, 1.630,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.11.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.