Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/16644 E. 2019/3037 K. 02.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16644
KARAR NO : 2019/3037
KARAR TARİHİ : 02.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalılar aleyhine 08.10.2014 gününde verilen dilekçe ile suya müdahalenin men’i talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 17.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya müdahalenin men’ i istemine ilişkindir.
Davacı, … İlçesi … Mahallesi, … Mevkiinde bulunan dere yatağındaki suya davalıların müdahale ettiklerini, arazilerini sulamak için yararlandıkları suyun davalılar tarafından döşenen su boruları vasıtasıyla … Sokağına içme suyu olarak götürüldüğünü, davalıların sudan yararlanma hakkının kendilerine ait olduğunu ve başkalarının da bu sudan yararlanmasına müsaade etmeyeceklerini söylediğini belirterek davalıların … Deresi içinde bulunan suya vaki haksız müdahalelerinin men’ine, yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı …, su kaynağının kendilerine ait araziden çıkan su olduğunu, dere yatağında bulunan suyun debisine zarar vermediğini, davacının belirtilen bölgede ekili dikili arazisi olmayışı nedeniyle suya da ihtiyacı olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, 11.11.2015 havale tarihli fen bilirkişisi raporunun tetkikinde dava konusu su kaynağının 110 ada 2 parsel sayılı Maliye Hazinesine ait taşınmaz içerisinde yer aldığı ve malikinin su kaynağından yararlanma hakkının olduğu davacının bu su kaynağına yönelik müdahalenin men’ini isteme hakkının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de; “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak tapu kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (Gürsoy/Eren/Cansel, Türk Eşya Hukuku, Ankara 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,orman vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
5/1465 sayılı Yeraltı Suları Tüzüğü’nün 15. maddesi gereğince yeraltı suyunu kullanacak arazi veya kuyu sahibinin veya işletmecilerinin faydalı su ihtiyacı; sırasıyla içme, temizlik, belediye hizmetleri, hayvan sulaması, zirai sulama ve maden ve sanayi suyu, sportif ve benzeri tesislerin faydalı kullanış miktarı gözönünde bulundurularak tahsis edilecek maksada göre ilgili bakanlıkların mütalaası alınmak suretiyle DSİ tarafından tespit edilir. Faydalı ihtiyaç için ayrılacak su miktarı hiç bir zaman yeraltı suyu deposunun emniyetli veriminden daha yüksek olamaz.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. 03.11.2015 tarihli keşif sonrasında hazırlanan fen bilirkişi raporuna göre; dava konusu kaynağın Maliye Hazinesine ait 110 ada 2 parsel içerisinde kaldığı, krokide mavi renk ile gösterilen boru hattı boyunca tesis edilen güzergah üzerinden davalılara ait 123 ada 54 parsele kadar getirildiğini, davalılar tarafından kullanılan parselin 9.726,64m2, davacı tarafından kullanılan 123 ada 62 parselin 1.822,70m2, 123 ada 56 No’lu parselin 13.451,47 m2 olduğu, ayrıca davacının eşine ait olduğunu belirttiği ve su arkından sulandığı iddia edilen 123 ada 57 parselin de 973,10m2 olduğu tespit edilmiştir. 30.11.2015 tarihli jeoloji bilirkişi raporuna göre dava konusu suyun genel su olduğu, … Deresine keşif günü su boşalımı olmadığı, dava konusu kaynak suyu davalılar tarafından plastik boru ile cazibeli olarak götürülmemiş olsaydı kaynağın suyu doğal olarak … Deresine akacağından suyuna katkı sağlayacağı, ziraat bilirkişi tarafından hazırlanan rapora göre de mevcut borudan akan suyun davalılar tarafından kullanılan araziyi ancak sulamaya yeteceği belirtilmiş, ancak taraflar arasındaki nizalı durumu giderecek şekilde tespitler yapılmamıştır.
O halde mahkemece yukarıda değinilen ilkelere göre, davacı ve davalıya ait olduğu ve sudan yararlandığı belirtilen belirtilen 123 ada 62, 123 ada 56 ve 123 ada 54 No’lu parsellerin tapu kaydı temin edilerek suların en az olduğu dönemde jeoloji, fen ve ziraat mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle mahallinde keşif yapılmak suretiyle içme suyunun kullanma ve sulama suyuna nazaran öncelikli olduğu da dikkate alınarak tarafların suya olan ihtiyaçları, başka kaynaktan bu ihtiyaçlarını giderip gideremeyecekleri tespit edilerek tarafların bu sudan yararlanma şekil ve şartları belirlenecek şekilde su rejimi oluşturulmalıdır.
Değinilen yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.04.2019 gününde oybirliği ile karar verildi.