Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/16621 E. 2019/3820 K. 30.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16621
KARAR NO : 2019/3820
KARAR TARİHİ : 30.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.07.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 19.11.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve dahili davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin paydaşı olduğu … Mahallesi, 37 ada 48 parsel sayılı taşınmazın 3/64 payının davalı tarafından 02.08.2012 tarihinde 7.000,00TL bedelle satın alındığını yeni öğrendiklerini ileri sürerek satış bedelinin ve masrafların depo edilmesi karşılığında davalı adına olan 3/64 payın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir. Davacı vekili, 26.05.2015 tarihli dilekçesiyle davalının dava konusu payı 12.12.2014 tarihinde 10.697,00TL bedel ile …’na satış suretiyle devrettiğini, davalı ile müvekkili arasında davaya konu payın … mirasçılarından herhangi birine devredilmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, ne var ki davalı tarafından sözleşmeye aykırı davranılarak dava konusu payın …’na devredildiğini ileri sürerek HMK’nin 125. maddesi gereği tapu iptali ve tescil talebini …’na karşı yönelttiklerini belirtmiştir.
Davalı vekili, satıştan tüm mirasçıların haberi olduğunu, müvekkili ile davacı arasında imzalanan sözleşme karşılığında taşınmazdaki payın müvekkilince paydaşlardan Rukiye’ye satıldığını, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı …, davacı ile davalı … arasında yapılan sözleşme gereği dava konusu taşınmazdaki payın kendisine devredildiğini, kendisinin de bu payı aynı anda Fuat Türk’e devrettiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili ve dahili davalı vekili temyiz etmişlerdir.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
TMK’nın 733. maddesi gereğince yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi zorunludur.
Önalım hakkı, satışın hak sahibine bildirdiği tarihin üzerinden üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer.
Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
TMK’nın 733/3 maddesi gereğince üç aylık hak düşürücü sürenin başlaması için öğrenme yeterli olmayıp yapılan satışın, alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi gerekir. Noter aracılılığıyla bildirimde bulunulmamışsa iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde önalım hakkına dayanılarak tapu iptali ve tescil istenebilir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.09.2005 tarihli, 2005/6-358 E, 470 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.
Önalım hakkına konu payın dava sırasında bir başka kişiye veya satışı yapan paydaşa satılması halinde davacının 6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi hükmü uyarınca seçimlik hakkı olduğundan dilerse davayı yeni satın alan şahsa yöneltir, dilerse davasını tazminata dönüştürerek davalı hakkındaki davasını devam ettirir. Bu nedenle davacıya seçimlik hakkını kullanması için süre verilmelidir. Önalım hakkına ilişkin payın satış yapan önceki paydaşa dönmesi davacının ilk satışla doğan önalım hakkını kullanmasına engel değildir. Bu gibi hallerde ilk satış bedeli ile ikinci satış bedeli farklı ise davacının hangi satış bedelinden sorumlu olacağı önem kazanır. Önalım davası açıldıktan sonra davaya konu payı satın alan kimse önalım davasının açıldığını bilerek kötü niyetle iktisap etmişse davacı daha düşük ise ilk satış sözleşmesindeki satış bedeli ile, aksi halde son satış bedeli ile sorumludur. Davacının davayı yönelttiği kimsenin kötüniyetli olduğunu iddia etmesi halinde bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. İkinci satış fazla bedelle ilk satan paydaşa yapılmış ise o kimse ilk satışın tarafı olduğu için kötüniyetli olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca kötüniyetin kanıtlanmasına gerek yoktur.
Önalım davasının davalısı önalım hakkına ilişkin taşınmazdaki payı satın almadan önce o taşınmazda paydaş ise bu paydaş hakkında önalım hakkı kullanılamaz. Çünkü, TMK’nın 732. maddesi ile bir paydaşın payını üçüncü şahsa satması halinde önalım hakkının kullanılabileceği kabul edilmiştir. Paydaş üçüncü kişi sayılamayacağından paydaşın paydaş aleyhine önalım hakkını kullanması söz konusu olamaz. Dava hakkına ilişkin bu hususun davanın her aşamasında kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
Somut olaya gelince; davacı ve davalı … arasında aktedilen adi yazılı ve tarihsiz sözleşmenin her iki tarafın da kabulünde olduğu, anılan sözleşme içeriğinin “Ben …, …’ün Ali Küçükbenli’den aldığı hisseyi şu anda mevcut bulunan diğer hissedarlardan (yani asıl mirasçılardan) herhangi birine satmasına mani yoktur. Muvafakat ediyorum” şeklinde olduğu, dava konusu taşınmazdaki 3/64 payın 02.08.2012 tarihinde davalı … tarafından satın alındığı, eldeki davanın yargılaması sürerken 12.12.2014 tarihinde ise taşınmazda halihazırda 1/8 pay sahibi olan …’na satıldığı, davacı ve davalı arasında yapılan tarihsiz sözleşme içeriğinde dava konusu payın şu anda mevcut bulunan diğer hissedarlardan herhangi birine satılabileceğinin kararlaştırıldığı ve davalıdan 12.12.2014 tarihinde dava konusu 3/64 payı satın alan …’nun belirtildiği üzere taşınmazda pay sahibi olduğu gözetildiğinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.04.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.