Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/165 E. 2018/7917 K. 19.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/165
KARAR NO : 2018/7917
KARAR TARİHİ : 19.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.01.2013 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 02.09.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, suya elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, bir kısım davacıların murisi ile davalılar arasında … mevkiinden çıkan kaynak suyunun kullanımı hususunda … Sulh Hukuk Mahkemesi 1986/84 Esas, 1986/88 Karar sayılı ilamla anlaşma sağlandığını, bu anlaşma uyarınca … mevkiinden çıkan kaynak suyunun dava tarihinde döşenen boru su akıtılarak bu boru dışında davalıların sudan yararlanamayacağının kararlaştırıldığını, aksi takdirde sulhun bozulacağı yönünde karar verildiği, ancak davalıların … mevkiinden çıkan kaynak suyuna doğru 20’lik boruları değiştirerek 40’lık boru döşediklerini, sulh anlaşması uyarınca suya elatmanın önlenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, dava konusu boruların 40’lık değil 25’lik borular olduğunu, … Asliye Ceza Mahkemesi 2012/264 Esas, 2012/100 Karar sayılı ilamda boru ve kaynak arasında bağlantı olmadığı gibi, 20-25’lik borudan su çıkışının su miktarında değişiklik göstermeyeceğinin belirlendiğini, değişikliklerin dava konusu suyu etkilemeyeceğinden bahisle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, … Asliye Ceza Mahkemesi 2012/264 Esas, 2012/100 Karar sayılı dosyasına göre davacıların iddia ettiği gibi … Sulh Hukuk Mahkemesi 1986/84 Esas, 1986/88 Karar sayılı sulh tespiti kararına aykırı kullanımın bulunmadığı, dava konusu suyun akarına bırakılmış ve umumun kullanımındaki bir su olduğu, davacıların dava açmasında hukuki yararlarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Bu madde hükmüne paralel olarak düzenlenen Türk Medeni Kanununun 756. maddesi gereğince de “Kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabilir. Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak, bir irtifak hakkı olarak … kütüğüne tescil ile kurulur. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz. Arazi maliklerinin yer altı sularından yararlanma biçimi ve ölçüsüne ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”
Gerek Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gerekse 756/2. maddesinde sözü edilen kaynaklar, yeraltı sularından farklıdır.
Kaynak, kökeni yeraltı suyu olan tabi ve sürekli olarak yeryüzüne çıkan özel mülkiyete girecek nitelikte özel bir su olup, suni bir şekilde veya ara sıra yeryüzüne çıkan su kaynak niteliğini kazanmaz (…/…/.., Türk Eşya Hukuku, … 1978, s.618). Ayrıca, kaynaktan çıkan suyun yararı kamuya ait bir akarsu oluşturacak kadar bol çıkması halinde kaynak artık özel mülkiyete konu olamaz. Yine, yeraltı suyundan sondaj gibi suni yollarla çıkartılan sulardan yararlanma usulü de 167 sayılı Yeraltı Suları Kanununa tabidir.
Başka bir ifadeyle kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular da yararlanabilir. Bunun yanında kaynak suyu tapulu olmayan araziden (örneğin mera,… vb) çıkıyorsa suyun debisine bakılmaksızın genel sudur. Bu sudan ise kadim ve öncelik hakkı ihlal edilmemek suretiyle herkes ihtiyacı oranında yararlanabilir.
Özel su ise tapulu taşınmazdan çıkan ve sadece o taşınmazın ve malikinin kişisel ihtiyacını karşılamaya yeterli olan sudur. Arazinin mülkiyetine tabi olan kaynak suyu yani özel su üzerinde, hak sahibi dilediği gibi tasarruf etme yetkisine sahiptir. Bu suyu kendisi kullanabileceği gibi kaynağındaki suyu kullanması hususunda bir başkasına irtifak hakkı da tanıyabilir. Ayrıca mülkiyet hakkına dayanarak kaynağa elatma varsa elatmanın giderilmesi için davalar açmak yetkisi de bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanununun 756/2. maddesi gereğince “Başkasının arazisinde bulunan kaynaklar üzerindeki hak bir irtifak hakkı olarak … kütüğüne tescil ile kurulur” hükmü doğrultusunda kaynak hakkı ancak tapuda düzenlenecek resmi senetle … malikinin rızası ile kurulabilir.
Yine benzer şekilde Türk Medeni Kanununun 837. maddesi de “Başkasının arazisinde bulunan kaynak üzerinde irtifak hakkı, bu arazinin malikini suyun alınmasına ve akıtılmasına katlanmakla yükümlü kılar. Bu hak, aksi kararlaştırılmadıkça başkasına devredilebilir ve mirasçıya geçer. Kaynak hakkı, bağımsız nitelikte ve en az 30 yıl için kurulmuş ise … kütüğüne taşınmaz olarak kaydedilebilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Madde hükmünde belirtildiği üzere, kaynak irtifakı doğrudan kişiye bağlı olarak kurulabileceği gibi başkalarına devri de kararlaştırılabilir. Bağımsız ve daimi hak olarak tesis edildiğinde … kütüğüne ayrı bir sayfaya kaydı da mümkündür. Kaynak hakkının kazanılmasına ilişkin kanunda açık bir hüküm olmamakla birlikte eşyaya bağlı diğer irtifakların kazanılması hükümleri uyarınca Türk Medeni Kanununun 780. maddesinden kıyasen yararlanarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmektedir (m.704/2). Bu durumda kaynak hakkının, resmi şekilde düzenlenecek sözleşme ile … siciline tescil ile kazanılması mümkündür.
Gerçekten Türk Medeni Kanununun 756/2 ve 837. maddesinde belirtilen kaynak irtifakına konu olabilecek su özel su olup genel su niteliğindeki yeraltı suyu bu düzenlemelerin dışındadır. Nitekim genel sular taşınmaz mülkiyetinin kapsamı içinde kabul edilemez.
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında somut olaya gelince; mahkemece yeterli inceleme yapılmadığı, … Asliye Ceza Mahkemesi 2012/264 Esas, 2012/100 Karar sayılı dosyanın incelemesine göre karar verildiği anlaşılmaktadır. Yapılması gereken iş, mahallinde suların en az olduğu dönemde jeoloji, hidrolog ve … mühendisinin bulunduğu bilirkişi heyetiyle keşif yapılarak mahalli bilirkişi ve taraf tanıkları da dinlenmek suretiyle dava konusu suyun niteliğinin belirlenmesi, davacıların ve davalıların suya ihtiyaç durumunun … Sulh Hukuk Mahkemesi 1986/84 Esas, 1986/88 Karar sayılı sulh tespiti uyarınca … bilirkişisine bilimsel verilere uygun olarak tespit ettirilmesi ve davalıların suya elatması nedeniyle su kaynağının etkilenip etkilenmediği de araştırılarak tarafların bu sudan yararlanma şekil ve şartları da belirlendikten sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.