Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/15356 E. 2017/2083 K. 20.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/15356
KARAR NO : 2017/2083
KARAR TARİHİ : 20.03.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04.03.2013 gününde verilen dilekçe ile kadastrol parselin ihyası talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 26.06.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil ile muarazanın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki bulunduğu 1044 parsel sayılı taşınmazda davalı tarafından 22.04.2003 tarih, 323 karar sayılı encümen kararı ile imar uygulaması yapıldığını ve 7521 ada 8 sayılı imar parselinin oluşturulduğunu, ancak anılan encümen kararının idari yargı yerinde iptal edildiğini, yolsuz tescile rağmen davalı tarafından ecrimisil talebinde bulunulduğunu ileri sürerek, kadastral parselin ihyası ile muarazanın giderilmesi ve elatmanın önlenmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının reddine, muarazanın önlenmesi talebi idari yargının görevinde bulunduğundan yargı yeri yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; tapu sicilinin tutulması prensiplerinden biri tescil, diğeri sicilin aleniliği (güvenilirliği), bir diğeri Hazinenin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise geçerli bir hukuki sebebinin bulunması, yani kaydın illetten mücerret olmamasıdır.
Somut olayda; dava konusu 1044 parsel sayılı taşınmazın …’nın 22.04.2003 tarih ve 323 sayılı Encümen Kararı ile imar uygulamasına tabi tutularak oluşturulan 7521 ada 8 sayılı imar parselinde davacının paydaş kılındığı, her ne kadar davacı tarafından anılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiği ileri sürülmüşse de, özellikle noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen İstanbul 2. İdari Mahkemesinin 29.03.2010 tarih ve 414 – 515 sayılı ilamıyla, davacının 1044 sayılı parseliyle ilgili olarak açtığı şuyulandırma işlemlenin iptaline ilişkin dava sonucunda Danıştay 6. Dairesi’nin bozma ilamına uyularak “uyuşmazlık konusu taşınmazın 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi uyarınca imar uygulamasına tabi
tutulmasına ilişkin 22.04.2003 gün ve 323 sayılı Belediye Encümeni Kararında hukuka aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, bu kararın derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, imar parsellerinin sicil dayanağı olan idari işlem iptal edilmediği sürece kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil davasının dinlenme olanağı yoktur.
O halde, 1044 sayılı parselle ilgili şuyulandırma işleminin idari yargı yerinde iptal edilmediği, bu yönde açılan davanın reddine karar verilerek kesinleştiği, böylece 1044 sayılı parselin imar uygulamasına tabi tutulması sonucu oluşan 7521 ada 8 sayılı imar parselinin dayanağı idari kararın varlığını koruduğu gözetilerek, kadastral parselin ihyasına yönelik davanın dinlenme olanağı bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Öte yandan; davacı, davalı idare tarafından ecrimisil talebinde bulunularak hukuki çekişme (murazaa) çıkarıldığını ileri sürmek suretiyle murazaanın giderilmesi ve elatmanın önlenmesi talebinde bulunmuş olup dava dilekçesi ve iddianın ileri sürülüş biçimine göre anılan iddia ve isteğe ilişkin davanın idari yargı kapsamına girmediği açıktır. Başka bir ifade ile İYUK’un 2. maddesi kapsamında idari dava türü değildir.
Hal böyle olunca yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle kadastral parselin ihyasına yönelik davanın, imar parsellerinin sicil kayıtlarının dayanağı olan idari işlemin geçerliliğini koruması nedeniyle reddine karar verilmesi, muarazanın giderilmesi isteği bakımından ise, işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarını kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
20.03.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.