Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/14237 E. 2019/6438 K. 09.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14237
KARAR NO : 2019/6438
KARAR TARİHİ : 09.10.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 31/05/2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve manevi tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09/03/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili, davacıların ikamet ettiği evin hemen önünde davalıya ait konteyner sahasının bulunduğunu, bu sahada her gece sabaha kadar ses yükseltici anons sistemleri kullanıldığını, yükleme araçlarının geri geri giderken uyarıcı sesler yaydığını ve büyük gürültü çıkardığını, bu sahada gece yapılan çalışmaların olduğu ve kabul edilebilir sınırların çok üzerinde ve komşuluk hukukuna aykırı olduğunu, ailece beden ve ruh sağlığı bozulacak şekilde etkilendiklerini, komşular arasında hoş görülebilecek sınırların aşıldığını, ilgili belediyelere yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığını, komşuların taşınmazı kullanırken her türlü taşkınlıktan kaçınma yükümlülüğünün bulunduğunu, bu hususun davacıların kişilik değerlerini de olumsuz etkilediğini belirterek, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının komşuluk hukukuna aykırı olarak yapmış olduğu gürültünün giderilmesine, davalının dava konusu konteyner sahasında özellikle gece yaptığı yükleme, boşaltma çalışması ve gürültünün önlenmesine, davacıların uğramış olduğu manevi zarar nedeniyle her bir davacı için 10.000,00TL olmak üzere toplam 60.000,00TL yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, yetki itirazında bulunmuş, davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının söz konusu olmadığını ve davanın ayrılması gerektiğini, davalı şirketin liman sahası içinde imar planına uygun kurulmuş ve mevzuata uygun hareket eden bir şirket olduğunu, çevre gürültü ve lisans tebliğinde belirtilen gürültü değerlemesinden muaf olduklarını, yapılan ölçümlerde değerler sınırlarının aşılmadığını, liman alanının doğası gereği 24 saat canlı bir yer olduğunu, davacıların bunu bilerek ve evin yakınından ağır vasıta geçtiğini görerek evi satın aldıklarını, bölgede sessiz ve sakin bir ortamın mevcut olmadığını, sese karşı korunma tedbirlerinin belli olmadığını, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, komşuluk hukukuna ve hukuka aykırılık bulunmadığı, maddi ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Uyuşmazlığın, TMK’nın 737. maddesi hükmü çerçevesinde incelenmesi ve giderilmesi gerekmektedir. “Komşu Hakkı” başlıklı TMK’nın 737. maddesi mülkiyet hakkı sınırlarının aşılarak başkalarına zarar verilmesi veya zarar tehlikesi yaratılması halinde taşınmaz malikinin sorumluluğunu düzenlemiştir. Komşuluk hukukunu taşınmaz malların kullanılmasını doğrudan doğruya veya dolayısı ile sınırlayan özel hukuk hükümleri oluşturur. Taşınmazların, yer itibariyle birbirlerine bitişik veya yakın olması komşu taşınmaz maliklerine bunlardan yararlanırken veya bunları kullanırken birbirlerinin durum ve menfaatini gözönünde tutmak ödevi yüklemiştir. Birlikte yaşama zorunluluğunun bir sonucu olarak komşuluk ilişkileri taşınmaz malikinin haiz olduğu yetkileri belirli oranda kısarak sınırlar. Bundan amaç, komşular arasında imkan eşitliği ve dolayısı ile dayanışmayı sağlamaktır. TMK’nın 737. maddesinde sıralanan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkarmak, gürültü veya sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek gibi yasaklamalar sınırlı değildir. Komşuluk hukukuna aykırılığın bulunup bulunmadığını her olayın özelliğine göre ve özellikle o konudaki emsaller ile yerel örf ve adete uygun tayin etmek gerekir.
Mahkemece, yapılacak araştırmalarla somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri, nitelikleri, konumları, kullanım amaçları gözönünde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının subjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil, objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı, sonuçta katlanılabilir hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek tarafların yarar ve çıkarları gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Somut olaya gelince, davalı tarafa ait işletmenin faaliyetinden kaynaklanan gürültünün teknik aletlerle ölçümü yapılmadan gürültü seviyesinin hoşgörü sınırlarının üzerinde olup olmadığı tespit edilmeden, yapılacak inceleme sonucunda gürültü seviyesinin hoşgörü sınırlarının üzerinde olduğunun tespiti halinde davalı tarafından alınabilecek önlemlerin neler olacağı gösterilmeden ve davalı tarafından dosyaya ibraz edilen 25/12/2013 tarihli rapor ile oluşan çelişki giderilmeden eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.