Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/14063 E. 2019/6429 K. 09.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/14063
KARAR NO : 2019/6429
KARAR TARİHİ : 09.10.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 03/05/2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve tazminat talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26/05/2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, maliki olduğu 766 parsel sayılı taşınmazın davalının atık suları geçirilerek taşınmaz içerisinde bulunan içme ve sulama amaçlı su kuyusuna bu suyun karışması ile bir kısım ağaçlarının kuruduğunu, davalının tecavüzünün hala devam ettiğini, bu konuda tespit yaptırdığını belirterek davalının komşuluk hukukuna aykırı elatmanın önlenmesine ve oluşan 670,00TL zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, davacıya ait kuyuya atık su kanalından su sızdığının kesin bir şekilde tespit edilemediğini, ürün zararının sebebinin belli olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin verilen ilk hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine, 1. Hukuk Dairesince dava değerinin elatmanın önlenmesi talebi yönünden dava değeri belirlenerek harcın tamamlatılması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, sair temyiz itirazları incelenmemiştir.
Bozmaya uyulmuş, dava değeri belirlenerek eksik harç tamamlatılmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne davalı tarafça dere yatağına akıtılan suyun kaynağından kesilmesi suretiyle davalının 766 parsel sayılı taşınmaza elatmasının önlenmesine, 670,00TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
TMK’nin madde 683’deki “Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730. ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nin “Komşu” hakkı başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davalarında etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. Kural olarak davacının zararının doğmaması için bir önlem almaması da elatmanın önlenmesi davasını etkilemez.
Mahkemece yapılacak araştırmalarda somut olayın özelliği, komşu taşınmazların yerleri nitelikleri, konumları, kullanma amaçları gözününde tutularak, normal bir insanın hoşgörü ve tahammül sınırlarını aşan bir elatmanın bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir. Davacının sübjektif ve aşırı duyarlılığı ile değil objektif her normal insanın duyarlılığına göre elatmaya katlanıp katlanamayacağı araştırılmalı; sonuçta katlanılabilir hoşgörü sınırlarını aşan bir zarar veya elatmanın varlığı tespit edildiği takdirde mülkiyet hakkının taşkın olarak kullanıldığı sonucuna varılmalıdır.
Taşkın kullanma belirlendiği takdirde elatmanın tamamen ortadan kaldırılması veya tahammül sınırları içerisine çekilebilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiği bilirkişiler aracılığı ile tespit edilerek, tarafların yarar ve çıkar dengeleri gözetilerek bunların en uygununa karar verilmelidir.
Mahkemece kurulacak hükümde, zararlı davranışın giderilme şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Somut olaya gelince; mahkemece mahallinde keşif yapılmış ve bilirkişilerden rapor alınmış ise de bu raporlarda davalı tarafından dere yatağına akıtılan suyun başka bir güzergahtan geçirilip geçirilemeyeceği, davalıya ait taşınmaza sınır olan dereden geçirilmesinin zorunlu olduğunun belirlenmesi halinde ise, davacıya ait taşınmaza zarar verilmemesi için gerekli önlemlerin neler olduğu bilimsel verilerle ve infaza elverişli olacak şekilde gösterilmemiştir.
O halde, bilirkişilerden ek rapor alınarak zararın önlenmesi için gerekli tedbirlerin neler olduğunun tespiti ile buna ilişin infaza elverişli hüküm kurulması gerekirken suyun kaynağından kesilmesi şeklinde davalının faaliyetini önemli derecede etkileyecek şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.10.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.