Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/11330 E. 2019/1029 K. 07.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11330
KARAR NO : 2019/1029
KARAR TARİHİ : 07.02.2019

14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 05.03.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _

Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, davalının … 1. Noterliği’nde düzenlenen 16.04.2012 tarihli, 3151 yevmiyeli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile 165 ada 28 parsel sayılı taşınmazdaki 100 m2’lik tek katlı bir adet müstakil evi 33.000,00TL bedelle kendisine satmayı vaad ve taahhüt ettiğini, taşınmazı kendisine teslim ettiğini, sözleşmede yazılı bedel dışında fazladan 17.000,00TL tahsil ettiğini ancak tüm ısrarlara rağmen tapuda devirden kaçındığını ileri sürerek davaya konu taşınmazının tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, satış tarihinde taşınmazın davacıya teslim edildiğini, aslında taşınmazın 50.000,00TL’ye satıldığını, ödemelere ilişkin yazılı belge olmamasına rağmen, davalının satış bedelinin 25.000,00TL’sinin ödendiğini kabul ettiğini, bakiye 25.000,00TL’nin satış tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıya ödenmesi halinde davacı adına tescil işlemini gerçekleştireceklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satış bedelinin ödendiği hususu her ne kadar davalı tarafça inkar edilse de davalının dava tarihine kadar bedelin ödenmediğine ilişkin herhangi bir iddiada bulunularak yasal yollara müracaat edilmediği, davacının satış tarihinden bu yana taşınmazı kullanmakta olduğu, davalının satış bedelinin noterlikte yapılan sözleşmeden fazla olduğunu iddia etmesinin kabul edilemez olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu 165 ada 28 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesine dayanan tescil isteminin hüküm altına alınabilmesi için sözleşmede kararlaştırılan bedel ödenmiş olmalıdır. Ancak, bedelden ödenmeyen bir kısım var ise, bu bedel Borçlar Kanununun 97. maddesi uyarınca depo ettirilmelidir.
Somut olaya gelince: Davacının dayanağı olan 16.04.2012 tarihli, 3151 yevmiyeli satış vaadi sözleşmesinde; vaad bedelinin 33.000,00TL olduğu, satış bedelinin tamamının ödenmediği; 10.05.2012 vade tarihli 10.000,00TL’lik ve 20.02.2012 vade tarihli 23.000,00TL’lik iki adet emre muharrer senetle ödeneceği kararlaştırılmıştır. Davalı taraf yargılama sırasında satış bedelinin 25.000,00TL’sinin kendilerine ödendiğini kabul etmiştir. Davalının, geri kalan 8.000,00TL’lik kısmı ödediğinin kanıtladığından söz edilemez.
Bu durumda, Borçlar Kanununun 97. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın, dava tarihindeki rayiç değeri bulunarak; satış vaadi sözleşmesinde belirtilen bedelden ödenen miktar, ödenmeyen miktara oranlandıktan sonra bulunan bu oranın, taşınmazın rayiç bedelinin ne kadarına tekabül ettiği tespit edilerek, bu miktarın davalıya ödenmek üzere depo edilmesi için davacıya süre verilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Açıklanan hususlar bir yana bırakılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.02.2019 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, yerel mahkeme kararı ve dayanağı gerekçeler usul ve kanuna uygun olduğundan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.