Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/11272 E. 2019/952 K. 06.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/11272
KARAR NO : 2019/952
KARAR TARİHİ : 06.02.2019

14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 26.12.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair verilen 15.01.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_ K A R A R _

Davacı vekili, davalının 08.05.2014 tarihinde … 6. Noterliğinde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile 388 ada 6 parselde kayıtlı 37/375 arsa paylı 1 No’lu mesken niteliğindeki gayrimenkulü 70.000,00TL bedelle davacıya sattığını, bedelin tamamen ödendiğini, davalının satış vaadi sözleşmesi gereğince tapuda ferağ vermeye yanaşmadığını, zilyetliğin davacıya teslim edildiğini belirterek, taşınmazın 37/375 payının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, 1 No’lu meskenin davacıya ait olduğununu tespitine, bu tespitin tapuya şerh verilmesine ve tapu kaydına tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, görevli mahkemenin … Tüketici Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Kaynağını Türk Borçlar Kanununun 29. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri Türk Borçlar Kanununun 237. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır. Konut satış sözleşmeleriyle devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri de kanun kapsamına alınmıştır.
Anılan kanunun 3. maddesinin (k) bendindeki tanıma göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (l) bendindeki tanıma göre de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73. maddesinin (I) bendi gereğince de bu kanunun uygulaması ile ilgili çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılması gerekir.
Tüketicinin Korunması hakkındaki yasa açısından önemli olan, davanın taraflarının bu yasada tanımları yapılan kişiler olması, yerine getirilmesi istenen hakkın da yasada tanımlanan satıcı ile yine yasada tanımı yapılan tüketiciyi ilgilendirmesidir.
Somut olayda; davacı 08.05.2014 tarihli ve 17810 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanarak tapu iptali ve tescil istemektedir. Dayanılan satış vaadi sözleşmesine göre satıcı davalı açısından ticari veya mesleki bir amaç bulunmadığı gibi, taraflar arasında Tüketici Mahkemesinin görevine giren bir tüketici işlemi de mevcut değildir.
Yasal şekline uygun olarak düzenlenmiş satış vaadi sözleşmesi gereğince yerine getirilmesi istenilen hak tapu iptali ve tescildir.
6100 sayılı HMK’nin 2. maddesinde “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir” denilmektedir.
Tüm bu açıklamalar doğrultusunda, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. Aksine görüş ve düşünceler ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.02.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.