Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2016/10998 E. 2019/5326 K. 17.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10998
KARAR NO : 2019/5326
KARAR TARİHİ : 17.09.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 13.01.2015 gününde verilen dilekçe ile mirasın hükmen reddi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 16.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı temsilcisi tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili, 17.05.2014 tarihinde vefat eden muris …’ün terekesinin borca batık olduğunun tespiti ile mirasın hükmen reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, dava şartlarının mahkemece araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, TMK’nun 605/2. maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi istemine ilişkindir. Ölüm tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar Türk Medeni Kanunu’nun 610. maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. Bu davada yetkili mahkeme ise alacaklıların davanın açıldığı zamandaki ikametgahı mahkemesidir. Ayrıca Türk Medeni Kanununun Velayet Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına İlişkin Tüzüğün 39/2. fıkrası gereğince mirasın reddi yetkisini içeren özel vekaletname sunulması da zorunludur.
Davacı … vasisi …’ün Av. …’ya verdiği vekaletnamenin dayanağından Çal Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2014/548-536 E. K. sayılı ek kararıyla husumete izin verildiği görülmektedir. Ancak TMK’nın 463/5. maddesinde de belirtildiği gibi mirasın hükmen reddi davasında vesayet makamının izninden sonra denetim makamından da izin alınması gerekmektedir. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden vesayet makamından izin alınmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yeterli süre verilerek vasinin, kısıtlı … adına mirasın hükmen reddini talep edebilmesi için vesayet makamından da izin alınması sağlanmalıdır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve incelemeler hüküm kurmaya yeterli değildir. Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi halinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi halde terekenin murisin ölüm tarihinde borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının ölüm tarihindeki mevcut durum esas alınarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler, tapu müdürlüğü v.b. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde belirlenmesi, mirasçının mirası kabul anlamına gelen davranışlarda bulunup bulunmadığının araştırılması gerekir.
Dosya içeriğinden Vergi Dairesi’ne ve SGK’ya olan borcun, murisin şahsi borcu değil, ortağı ve temsilcisi olduğu … Mermer Madencilik San. ve Tic. Ltd. Şti’nin borcu olduğu anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 22.7.1998 tarihli 4369 sayılı Kanunla değişik 35. maddesi hükmüne göre; limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun gereğince takibe tabi tutulurlar. Aynı Kanuna 25.5.1995 tarihli 4108 sayılı Kanunla ilave edilen Mükerrer 35. madde hükmüne göre de; tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Şu halde açıklanan yasa hükümleri gereğince, murisin temsilcisi olduğu limited şirketin, şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi borcundan temsilcisi olarak da şahsi sorumluğu söz konusudur. Murisin yasal mirasçısı olan davacılar hakkında, amme alacaklısı tarafından henüz takibe geçilmemiş olması, yasal mirasçıların borç tehdidi altında olmadıkları anlamına gelmez. Öyleyse, bu işten anlayan bilirkişi veya bilirkişiler eliyle murisin “yasal temsilcisi” olduğu limited şirketin defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılarak şirketin aktif ve pasifinin saptanması ve murisin şirketin kamu borcundan dolayı sermaye hissesi oranında şahsen sorumlu olacağı miktarın bu suretle belirlenmesi, amme alacağının şirketin malvarlığından tamamen tahsili mümkün ise bu halde davacıların borca batıklığın tespitini istemekte hukuki yararlarının bulunmayacağı gözetilerek isteğin reddedilmesi, değil ise murisin ölüm tarihi itibarıyla tespit edilen terekesi aktifinin borcu karşılamaya yeterli olmaması halinde isteğin kabulüne karar verilmesi gerekir.
Ayrıca, mahkemece terekenin aktif ve pasifi araştırılırken ölüm tarihinin baz alınmadığı görülmektedir. O halde mahkemece yapılması gereken iş, murisin 17.05.2014 tarihi itibariyle tapuda taşınmaz kaydının, trafik sicilinde araç kaydın bankada mevcut hesabının bulunup bulunmadığının araştırılması için ilgili tapu, emniyet ve banka şubelerine yazı yazılmalıdır. Murise ait olduğu tespit edilen gayrımenkul ve menkullerde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla ölüm tarihindeki değerleri tespit edilmelidir. SGK ve Vergi Dairesi Başkanlığı’na olan borçların ölüm tarihi itibariyle miktarı ve niteliği belirlenmeli, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında murisin sorumlu olduğu miktar yönünden konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmalıdır.
Ayrıca, TMK’nın 610/2. maddesine göre terekeyi sahiplenen mirasçıların mirası reddetme hakkı bulunmadığından davacı mirasçıların mirası kabul anlamına gelen davranışlarda bulunup bulunmadıkları da araştırılmalıdır. Murisin borçlu olduğu Denizli 2. İcra Dairesi’nin 2008/7438 sayılı dosyasına 22.10.2015 tarihinde muris adına ödemeyi kimin yaptığı belirlenmeli, terekenin ve davacıların durumu net olarak tespit edildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de, gerekçeli kararda davacı olarak davacı- kısıtlı …’ün değil de vasisi …’ün isminin bulunması da doğru değildir.
Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.09.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.